19/02/2015 | Yazar: Yıldız Tar

Çocukları eşcinsel olan anne ve babalarla Türkiye’deki aile algısını ve alternatif aile deneyimlerini konuştuk.

‘Türkiye’de aileler çocuklarını malları gibi görüyor’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Çocukları eşcinsel olan anne ve babalarla Türkiye’deki aile algısını, alternatif aile deneyimlerini ve çocuklarının kendilerine açılmasıyla başlayan serüvenlerini konuştuk.
 
Ömer ve Şule
 
Bir yanıyla sıcak yuva, öte yanıyla istisnasız herkesin başının belası: Aile. Üzerine az konuşulan, sır içinde sırların dünyası aileyi; bu sırları yırtıp atan iki anne ve iki babayla konuştuk.
 
Bir yanda; oğlunun eşcinsel olduğunu yıllar önce öğrenen ve böylece belki de hayatlarının serüvenine yelken açan Şule ve Ömer; öte yanda ise bu gerçekle çok yeni yüzleşen Buzul ve Kaya.
 
Sığınak denen ailenin değişmesi, kan bağından öteye geçen dostluklar, oğlunun eşcinsel olduğunu ilk öğrendiğinde evdeki perdeleri kapatan bir anne, “En çok kimi düşündüm bilmiyorum” diyen bir baba, LGBT Aileleri İstanbul Grubu (LİSTAG) ile inşa edilen yeni dostluk ve aile bağları…
 
“Başka türlü bir aile mümkün”, diyenlerin çocuklarının cinsel yönelimiyle karşılaşmaları kadar; kendilerini sorgulama, aileyi yeniden inşa etme, özgürleşme yolunda adım atma hikayeleri…
 
Aile ne demek? Aile diyince aklınıza ne geliyor?
 
Buzul: İlk önce çekirdek ailem geliyor. Benim için vazgeçemediğim insanlardan oluşan; kendi istek ve hayallerimi de gerçekleştirmek istediğim. Daha özgür ve özerk bir ortam geliyor aklıma. Daha neşeli ve keyifli bir alan yaratmaktan bahsediyorum.
 
Kaya: Aileyi ben oğlumun bize eşcinsel olduğunu söylemesinden öncesi ve sonrası diye tanımlayabilirim. Öncesinde benim için orası bir sığınak ve kaleydi. Sadece kan bağıyla oluşan bir şey olarak görüyordum aileyi. Sonrasında ise ailenin kan bağıyla oluşmadığını fark ettim. Kafamdaki aile tanımı da değişiyor. Mutlaka kan bağıyla oluşması gerekmediğini fark ediyorum.
 
Oğlunuz size açıldığında ne hissettiniz? Sığınak ve kale dediğiniz aileye ne oldu?
 
Kaya: İlk duyduğumda ne hissettiğimi açıkçası çok bilmiyorum. Sanki büyük bir patlama oldu da; o şoktan ne yapacağımı bilemez haldeydim. En çok onu mu düşündüm yoksa kendimi ve eşimi mi düşündüm onu da bilmiyorum. Oğlumuz yurtdışında ve cinsel yöneliminin mektupla bize bildirdi. İlk okuduğumda eşim Buzul’a, “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Hayatımız artık başka bir faza geçti” dedim. Bundan sonra ne yapmamız gerektiğini konuştuk. Oğlumuz bize mektupta LİSTAG ve Lambdaistanbul ile ilgili bilgiler vermişti. Eşim hemen telefona sarıldı. Benim ilk anda temel duygum ise çaresizlikti.
 
“İlk refleksim evdeki bütün perdeleri kapatmak oldu”
 
Buzul, LİSTAG’ı ilk arayan sendin. Telefonu açtın ve karşına birisi çıktı. Nasıl hissettin o ilk konuşmada?
 
Buzul: Ben çok şanslıyım ki ilk konuşmada çok sakin bir insan açtı telefonu. Duygusal açıdan bana benzeyen birisi vardı telefonda. Konuyu normal bir şekilde, sakin bir ses tonuyla anlatıyordu. Güven verdi bana. O gün hemen yüz yüze görüşmek istedim. Görmeliydim, yüz yüze göz göze olmalıydık. Oğlum bana ilk söylediğinde, öyle olduğunu zannettiğini düşünüyordum. Kafa karışıklığı gibi yorumladım.
 
O gün benim için çok zor bir gündü. Mektubu da ilk ben açtım. Telefonla da ben konuştum. Hatta oğlumla bir detayı da geçen gün konuştuk. Mektup mavi, süslü bir ambalajın içinde gelmişti. Ben de oğlumun yurtdışından doğum günüm için yazdığı bir kart olduğunu düşündüm ilk etapta. İlişkimizi de bir süredir rölantide tutuyordu zaten ve doğum günüm için yolladığını düşündüm. İlk okuduğumda evde yapayalnızdım. İlk tepkim tül perdeleri kapatmak oldu. Korkunç bir ağlama krizine girdim. Ondan sonra eşimin nasıl karşılayacağını çok kestiremedim. Onu düşünmeye başladım.
 
Eşimi telefonla aradım. Ne olduğunu çok ısrar edince; ben de telefonda söylemek durumunda kaldım. Sonrasında eşim eve gelip, kapıdan ağlayarak girince bende müthiş bir ayma oldu. Bir anda ondaki reaksiyonu görünce silkelendim, toparlandım. Eşimden de korktum. Tansiyonu ve kalbi var. Çok tuhaf bir ruh haliydi. Önce oğlanı düşündüm. Sonra kendimi. En son eşimi görünce, “Kendini hemen toparla, çocuğa da adama da lazımsın” diyerek toparlandım.
 
“Bugüne kadar nasıl kandırıldığımızı öğrendim”
 
Ömer ve Şule, bu süreçlerinizi siz birçok yerde anlattınız. O yüzden size, hayatınızda neyin değiştiğini sormak istiyorum. Oğlun eşcinsel olduğunu söyledikten sonra senin hayatında ne değişti Şule? Şule eski Şule olarak kaldı mı?
 
Şule: Şu anda çok farklı bir yerdeyim. En önemlisi de oğlumla ilişkim çok farklı bir boyuta taşındı. Her zaman çok iyiydik ama aramızda sırlar vardı. O bana açılamıyordu. Ben onunla ilgili bir şeyler biliyordum ama bilmemezlikten geliyordum. Kendimle yüzleşmiyordum. Sonrasında özgürleştim. LİSTAG’tan sonra, her yeni kişiyle konuşmamda üstümdeki yüklerin kalktığını gördüm.
 
Oğlum ve benle ilgili süreç dışında da hayatım çok değişti. Etrafıma daha dikkatli bakar oldum. İtilen, ötelenen, ayrımcılığa uğrayan ne kadar çok insan olduğunu gördüm. O güne kadarki korunaklı hayatımda onlara hiç yer yoktu. Varlıklarından bile şüpheliydim. Birileri bir yerlerde yaşıyordu ama nasıl yaşadıklarından habersizdim. Farklı insanların farklı görüşlerini öğrendim. Bizim bugüne kadar nasıl kandırılmış olduğumuzu gördüm. Özellikle Gezi direnişi ile birlikte medyanın ne kadar yalancı olduğunu gördüm. Benim parkta yaşadıklarımın nasıl çarpıtıldığına şahit oldum. O günden sonra artık televizyon izlememeye karar verdim. Önceden saf bir tarafım vardı inanıyordum. Koskoca televizyon yalan söyleyecek değildi ya?
 
Sen ne düşünüyorsun bu konuda Ömer?
 
Ömer: Öner bana açıldıktan sonra benle konuşmayı istedi ama ben hep kaçtım. O da ortalığa Kaos GL dergisi ve çeşitli makaleler bırakmaya başladı. Ben bunları okuduktan sonra oğlumla konuşmaya başladım. CETAD’a ilk gittiğimizde, “Ben kabullendim” diyordum ama röportaj veriyoruz, isimlerimiz değişik; fotoğraf vermekten çekiniyoruz. 2010 Kasım’ında fotoğraflı bir röportaj verdiğimizde anladım ki ben kabullenmemiş, sadece öğrenmişim. O günden sonra kabullenme sürecim başladı esas.
 
Her bireyin kendi hayatı kendisini ilgilendirir. Ben çocukluktan beri babama, okula, patronlarıma karşı geldim. Asi biriydim. Oğlumun bana açılmasını ve cinsel yönelimini de böyle değerlendirdim. Ben öğrendikçe, insanlara dokunmaya, onlarla temas kurmaya başladım. Dokunmak bana keyif vermeye başladı. Bir kişiye dahi yardımcı olmak muazzam bir keyif.
 
Bütün bu LİSTAG süreci ve yıllardır yaptığınız aktivizmle birlikte “aile” kavramı kafanızda değişti mi? Aile denildiğinde Ömer ve Şule’nin aklına ne geliyor? Kimler canlanıyor zihninizde?
 
Ömer: Benim için çok şey değişmedi ama düşüncelerimde değişiklikler oldu. Başka ailelere baktıkça, aile kavramını sorguladıkça Türkiye’de aile denen kurumunun çok büyük bir sorun olduğunu düşünmeye başladım. Daha geniş düşünmeye başladım. Türkiye’de aileler çocuklarını kendi malları gibi görüyor. Benim kişisel olarak çok da yaşamadığım bir durum ama aileler, “Onların iyiliği için yoksa yanlış yaparlar” diyerek karışıyor. Yahu senin yanlış yapmayacağını kim biliyor? Herkesin özgür birer birey olması ve kendi kararlarını vermeleri gerekiyor. Çocuğum bana sorarsa düşüncelerimi söylerim ama benim dediklerimi yapmak zorunda değil. Başka bir aile mümkün ancak bugünkü aile yapısı sağlıklı değil. Hem çocuklara hem aileye zararlı. Aile dediğin çıkar ilişkisine dayalı olmamalı. Çocuklara kişiliğini özgürce yaratabileceği ortam yaratmaktan öte bir şey yapmamalı anne babalar. Aile denen şey kan bağıyla filan da alakalı değil bence. Ben mesela bugün Öner’den, oğlumdan fazla LİSTAG ile görüşüyorum.
 
Eskiden sadece çocukların özgür olması gerektiğini düşünürdüm ama kadınlara yönelik şiddet ve baskıyı gördükçe buna kadınları da ekliyorum. Erkekler de yine özgürleşmeli. Aile denen kurumda erkeğe de çok fazla yük bindiriliyor. “Erkekler ağlamaz” deniyor mesela… Güçlü erkekler bekleniyor. Ne alakası var? Erkekler de duygusaldır, ağlar. Topyekun bütün bireyler özgürleşmeli.
 
Şule: Ben bildiğimiz anlamıyla, anne, baba ve çocuktan oluşan ailenin de önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Pek çok çocukla konuştuk ve aileye açılmak meselesinin çok önemli olduğunu gördüm. Birçok LGBTİ çocuk aileleri tarafından kabul görmek istiyor. “Başka bir aile mümkün” diyorlar bir yandan ama öte yandan aileye açılmak ve saygı görmek de istiyorlar.
 
“Ben de çocuğum gibi kendi aileme açılmak istiyorum”
 
Buzul, sen ne düşünüyorsun? Başka bir aile mümkün mü? Başka bir aile denen nasıl bir şey sence?
 
Buzul: Bu fikirler bende sürekli uçuşuyor. Henüz çok net bir şey söyleyemiyorum. Ama esas olan mutlu ve huzurlu bir yaşam. Mesela aile toplantılarına kardeşi ya da annesiyle gelen LGBTİ ebeveynlerine özendim. Bir tarafım, açılıp da kabul görmeyen çocuklar gibi kabul görmeyi bekliyor. Kendi anne ve babamın, çocuğumun cinsel yönelimini nasıl karşılayacaklarını merak ediyorum.
 
Çocuğun sana açıldı ve sen de şimdi eşcinsel bir çocuğun annesi olarak kendi ailene açılmak istiyorsun…
 
Buzul: Niye böyle bir şey istediğimi de soruyorum kendime. Eğer ki eşcinsel olmak cinsellikle ilgili bir şeyse; insanlar cinselliğini konuşmuyorsa niye eşcinselsen açıklamak durumunda kalasın? Aynı şekilde ben niye çocuğumun cinselliğini açıklamak zorunda kalayım? Ama ben eğer başıma bir şey gelirse, akrabalarıma da öğreteyim bir şeyler ki çocuklarımı hırpalamasınlar diye düşünüyorum. Yalancı oldum bu süreçte. Eğitimciyim ve okula “Benim Çocuğum” filmi geldi diye kendi düşüncelerimi anlatıyorum. Yavaş yavaş açılıyor gibiyiz. Bir yandan da neden hesap verir gibi yapıyorum diye de sorguluyorum. Sanırım eşcinsel çocukların yaşadıklarının çok benzerini yaşıyorum.
 
LİSTAG sayesinde gençlerle temas ettikten sonra başka başka aile tipleri ile karşılaştım. Gelen gençler sayesinde farklı aile şekillerini fark ediyorum. Köpeğinle de aile olabilirsin. Benim kafamda kendi anne babam yok oldu. Anne babam yine değerli ve kıymetli ama geçen Anneler Günü’nde bütün LİSTAG annelerini aradım. Oğluma ve onun arkadaşlarına bakıyorum, onların dünyaya bakışları beni de çok ileriye götürdü.
 
Babaya soralım bir de, oğlunun eşcinsel olduğunu elalem duysa ne der?
 
Kaya: Duygunun çok geride; rasyonelliğin çok önde olduğu bir insanım. Son zamanlarda aile ile ilgili bir hesaplaşma geçiyor aklımdan. Kendi anne, babam, akrabalarım nasıl bir refleks geliştirecek merak ediyorum. Bu yüzleşmeyi için için istiyorum. Bu şekilde ben de çevremi temizleyeceğim. Çocuğumu kabullenmeyen insanlardan sıyrılacağım. Bir gün oğlumuzla konuşup, “Herkes eteğindeki taşları döksün” misali açıklamak istiyorum. Pek çok kişiyi ikiyüzlü buluyorum.

*Bu söyleşi ilk olarak Kaos GL dergisinin “Aile” dosya konulu 139. sayısında yayınlanmıştır. 


Etiketler: insan hakları, aile
İstihdam