16/02/2015 | Yazar: Zeynep Akkuş

Bir yerlerde, başından pek çoğumuzun hayal bile edemeyeceği şeyler geçmiş, "Öldürmeyen şeyler güçlendirir’ sözünün canlı kahramanı, çok ama çok güçlü bir kadın yaşıyor.

‘Vuruk’ Kadınların Filmi: Çekmeceler… Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Çekmeceler değil belki ama kitap rafları konusunda başıma gelmiş hadisedir. Ailemle birlikte yaşarken, dolayısıyla evin sadece bir odasına sahipken, iki taneden fazlasına yer olmayan kitaplığımdaki alanı gayet akıllıca kullanmak zorundaydım. Yıllar içinde her bir rafı neredeyse bir santimetreküplük alan bile boş kalmayacak şekilde doldurmayı becermiştim. Kitapları önlü-arkalı iki sıra halinde, boylarına göre dizerek, kimilerini yan yatırarak, ince kitapların bile sığmayacağı daracık boşlukları dergilerle, fasiküllerle, zarflarla doldurarak... Birden fazla kitap dolabına sahip olabileceğim başka bir eve taşındığımda, iki kitaplığa sıkış tepiş doldurduğum kitap, dergi, vesaireyi “ferah ferah” yerleştirebilmek için üç-dört kitaplık daha almam gerektiğini görmüş, bu kadar çok şeyi küçücük yere sığdırabildiğime kendim de şaşırmıştım.
 
15 Şubat gecesi !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali kapsamında dünya prömiyerini gerçekleştiren, M. Caner Alper-Mehmet Binay imzalı “Çekmeceler”i izlerken hatırladığım sayısız şeyden sadece biriydi bu.
 
Ece Dizdar’ın büyük bir başarıyla ve cesaretle canlandırdığı “Deniz” karakterinin, zihnini tıka basa dolduran ve daha pek çoğu filme dâhil bile edilmemiş gerçek olaylara dayanan sayısız travmayla baş etmeye çalışmasını ve gün gelip o travmaların patlayıvermesini geri dönüşlerle anlatan film bittiğinde, izleyici oturduğu yerde çakılıp kaldığını fark ediyor. Deniz’in yaralı zihninden saçılanları toparlaması nasıl zorsa, izleyenlerin bu filmi sindirmesi de hiç kolay değil. Başrol oyuncularından Tilbe Saran’ın izleyicilerle sohbet bölümünde, filmde yer alan arkası vuruk otomobil sahnesinden yola çıkarak söylediği sözler sadece “Çekmeceler”in kadınlarına değil, ülkemizdeki kadınların geneline dair çok önemli bir tespit: “Bu toplumda yaşayan bütün kadınlar vuruk. Bazen birkaç yerden vuruk, bazen bir çizik. Ama hiçbirimiz sağlam değiliz.”
 
“Çekmeceler”, Alper-Binay sinemasının yapıtaşlarının sabitlendiği, benzerlerinin “Zenne”de de yer aldığını gördüğümüz bazı unsurların birer defaya özgü motifler olarak gelip geçmeyeceğinin netlik kazandığı bir yapım olması açısından önemli. Birbirinden renkli karakterlerin ağzından dökülen muzip aforizmalar, masal diyarlarını andıran renk ve ışık cümbüşü sahneler; kime ait olduğunu bilmeden izleyen birine “Alper-Binay filmi bu” dedirtecek alamet-i farikalardan sadece ikisi. 
 
Bir yerlerde, başından pek çoğumuzun hayal bile edemeyeceği şeyler geçmiş, "Öldürmeyen şeyler güçlendirir” sözünün canlı kahramanı, çok ama çok güçlü bir kadın yaşıyor. Bu kadar şeyi zihnine tıka basa doldurabilmeye ve sonrasında yeni hayatında her şeyi “ferah ferah” yerleştirebilmeye, narin bedenini ve kırılgan ruhunu sağaltmaya koyulmuş, sonsuz bir saygıyı hak eden bir kadın. Bu yazı, ona naçizane bir armağan olsun.
 
“Deniz”e saygı ve sevgiyle…
Alper-Binay ikilisine de sonsuz teşekkürlerle…

Etiketler: kültür sanat
nefret