06/12/2006 | Yazar: Mehmet Uğur YÜKSEL

Ahmet Tulgar ilk romanı ''Volkan’ın Romanı''’nda İstanbul’da başlayıp Siverek’e uzanan bir yolculuğa çıkarıyor okuru. Bir saunada bir kez gördüğü Barış adlı polisin tek bir bakışından yola çıkılarak yazılan bu kitap, kahramanı Volkan’ın eşcinsel yolculuğu kadar Türkiye’nin yakın dönemine dair politik bir kurgu da. Ahmet Tulgar’la ''Volkan’ın Romanı'' üzerine konuştuk.

‘Yalnız bir adamın romanını yazmak istiyordum’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı Ahmet Tulgar ilk romanı ''Volkan’ın Romanı''’nda İstanbul’da başlayıp Siverek’e uzanan bir yolculuğa çıkarıyor okuru. Bir saunada bir kez gördüğü Barış adlı polisin tek bir bakışından yola çıkılarak yazılan bu kitap, kahramanı Volkan’ın eşcinsel yolculuğu kadar Türkiye’nin yakın dönemine dair politik bir kurgu da. Ahmet Tulgar’la ''Volkan’ın Romanı'' üzerine konuştuk.

KAOS GL

Söyleşi: M. Uğur Yüksel

Bir bakıştan yola çıkarak yazılmış bir roman bu. Kimindi o bakış ve onu bir roman kahramanına dönüştüren neydi?

Sadece bir polis olduğu halde ve belki de tam da o yüzden saunadaki yalnızlığı, çekingenliği. Yalnız bir adamın romanını yazmak istiyordum. Ve polislerin yalnızlığını keşfettim onu görünce. Polislerin neden yalnız olduklarına gelince, cevabı romanda.

Volkan, İstanbul’da kurulan öyküsü boyunca boğuştuğu eşcinselliğini Siverek’te salıveriyor ve aşık oluyor. Volkan’ın bu duyguyu bekletmesini baba ve çocukluk öykülerinden anlayabiliyoruz. Acıklı bir bekleme değil mi bu?

Acıklı olmaktan çok hayatı felç edici. Konsantrasyonu, hayata olan konsantrasyonu, hayattan tat almayı, mutlu olmayı engelleyici, pasifize edici bir şey. Bütün beklemeler, ertelemeler gibi.

Türkiye’de bu denli kutsal ve dokunulmaz sayılan bir kurumun içinde öyküyü kurmak, kahramanı eşcinsel yönelimiyle boğuşan bir polis yapmak ve öykünün içine derin devlet komploları da karıştırmak... Hiçbir çekinceniz olmadı mı?

Çekincelerle edebiyat yapılamayacağını düşünüyorum. Ayrıca ben hiçbir kurumun kendi içinde de eşcinsel insanlar olduğunu reddedecek kadar mantık dışı bir söylemle ortaya çıkacağını sanmıyorum.

Kitabın sonundan çok etkilendim. Böylesine umutsuz bir öyküyle Volkan’ı ve beraberinde okuru bu denli karanlık, dipsiz bir kuyuya sürüklemek zalimce değil mi?

Zalimce bir son olmadığını düşünüyorum ben. Daha çok acı bir son ki, bu eşcinselliğe karşı nötr bir tavrı olanlarda bile bir empati duygusu uyandırıyor.

‘Bir aşk ve güzellik romanı’ diyorsunuz kitap için. Yüzünü bir kez gördüğünüz polise dair yazdığınız bir aşk ve güzellik öyküsü de sayılabilir bu, Volkan’ın sonunda Siverek’te İzzet’e duyduğu aşk ve güzellik öyküsü de... Sizin için hangisi?

Her ikisi. Hatta o futbolcular, hatta o militanlar, hatta Hilmi Öztoprak (Volkan’ın babası).



Saunada başlayan bir öykü bu. Hamam ve saunalarda neler oluyor? Bu mekanlar eşcinsellerin hayatında nasıl yer buluyor?

Saunalarda erkekler bir araya geliyor. Kadınlar da kendi saunalarında ya da saatlerinde tabii. Aynı cinsten insanlar bedenlerini ve duygularını pek de sakınmadan ortaya koyuyorlar. Herkesin beklentisi farklı, sauna ve hamamlarda.

Volkan’ın başına ne geliyorsa eşcinselliği yüzünden geliyor. Kurban seçilmesini sağlayan da eşcinselliği oluyor ve sonunu getiren de... Türkiye’de eşcinsel olmak, eşcinselliği yaşamak bu kadar zor mu?

Bunun zor mu kolay mı olduğunu bu derginin okurları biliyordur zaten.

Ahmet Tulgar’ın çekmecesinde bizi neler bekliyor?

Romanlar, siyasi yazılar... Yazı yani. (UY)



''‘Şimdi kendisini son bir kez, yola çıkmadan önce bir kez daha kendi ekseni etrafında döndüren, kendisini de bir anahtara, kendi hayatının kendisinden bile sakladığı gizini, giz sandığını açacak anahtar kılan anahtar. Hayatının içinde dönüp durduğu, kendi kilidini zorladığı anahtar. Volkan hem kilit hem anahtar şimdi. Şimdi açılma zamanı.’'' ''— Kitaptan''


*GLBT Söyleşi:

[[‘Dünyada aşka ve tutkuya yetenekli bir kalpten daha saygıdeğer bir şey yoktur’]] - Mehmet Bilâl Dede

[[Öyküye ‘bir şey oldu’]] - Fatih Özgüven



Etiketler: kültür sanat
İstihdam