04/04/2015 | Yazar: Ömer Akpınar

‘Gel sana bir şey öğreteceğim’ yerine ‘gel hep birlikte yapalım’ dediğinde daha kalıcı bir ilişki gelişebiliyor.

‘Yeni bir üretim-tüketim ilişkisini nasıl kurabiliriz?’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Ankaralı anti-otoriterler, 1. Anti-Otoriter Buluşma’da heteroseksizm, ekoloji ve sporun otoriteyle ilişkisini tartışmak için bir araya geldi.
 
Anti-Otoriter Blok’un bugün Tayfa Kitapkafe’de düzenlediği buluşmada, “heteroseksizm ve otorite”, “kır, kent, ekoloji ve otorite” ve “otoriteye karşı tribünler” oturumları yer alıyor.
 
“Kır, kent, ekoloji ve otorite” oturumundan öne çıkan satırbaşları şöyle:
 
100. Yıl Bostanı:
 
Gezi’yle birlikte ortaya çıkmış bir mahalle forumuyuz. 100. Yıl, 70’lerde kurulmuş -işçi mahallesi diye geçer- keyifli bir mahalle. Alevi sayısı da çok mahallede, zamanında mescit yapılmasına karşı çıkılarak, bizim bostan yaptığımı araziye yeşil alan tabelası asılmış.
 
Öz-yeterlilik ve ekolojiye dair okumalar yapıyoruz. Asıl derdimiz şu: Nasıl kendimiz üretebiliriz? Mahallede bir tüketici kooperatifi kurabilir miyiz? Bostan da bunun başlangıcı oldu. Mahalleliyle tanışmak istiyorduk, bostan sayesinde mahallede toprağa değmeyen insanlar geldiler.
 
Ekebileceğimiz her şeyi ektik, arazinin verimsiz olmasından dolayı yükseltilmiş yataklar yaptık. O sıralar yerel seçimler vardı, bazı sol gruplarla tartışmalar oldu; bunun siyasal olarak ne getirisi olacak, seçimlere odaklansanıza dediler.
 
Yeni bir üretim ve tüketim ilişkisini nasıl kurabiliriz? Mahalle örgütlenmelerinin güçlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bostan çalışmasıyla mahallede bilinir olduk. Güzel etkinliklerimiz oldu, menemen şenliğimiz bile oldu. ODTÜ’de bu yıl bir bostan çalışması olacak.
 
Kırsala Dönüş:
 
Şehirde hepimiz tüketici konumuna sıkışmış haldeyiz. Bunun dışına çıkabilmek için tarımsal üretim, kırsalda yapılabilecek üretim akla geliyor.
 
Tüketim toplumuna karşı çıkan insanlarla birlikte Kırsala Dönüş grubunu kurduk. Bizim gibi şehirde yaşamış, üretime dair pek bir bilgisi olmayan insanlar olarak reçel yaptık, mantar topladık onu konserve yaptık.
 
Kentte yaşarken her şeyi satın alıyoruz, satın aldığımız şeyleri de devlet belirliyor. Gıda, ulaşım, konut politikalarının dışına çıkmak çok zor. Şehirde başka bir seçeneğimiz yok, yüzlerce tavuk çiftliği kuruluyor. Kırsala dönemeyenler için ODTÜ bostanını kurmaya çalışıyoruz.
 
Solfasol:
 
“Gel sana bir şey öğreteceğim” yerine “gel hep birlikte yapalım” dediğinde daha kalıcı bir ilişki gelişebiliyor.
 
“Başka bir dünya mümkün”, kesin bilgi.
 
Çıkışımız kent ve otoriteyla çok temas ediyor. İlk kentin ismi polis. İki köyün Filistin’de bir ağacın altında buluşup takas yapmasıyla başlar. Ortaya bir örtü gererler, onun adı da polistir. Sonra da kırdan kente, tarihini bildiğimiz hikâye başlar. Solfasol Gazetesi de Ankara gibi devletin damgasını vurduğu bir şehirde “Ankara’nın neden bir yereli olmaz?” diye ortaya çıkmış bir ürün. Aylık bir gazete olarak kendini var etti. Yereldeki tüm inisiyatifler, birbirlerine temas etmeye ve birlikte güçlenmeye ihtiyaç duyuyorlar. Solfasol da bunun için bir zemin. “Ankara’nın Gayrıresmî Gazetesi” 1 Mayıs’ta 4 yaşında olacak.
 
Kobane’yi Yeniden İnşa Platformu:
 
Türkiye genelinde bir platformuz. İki hafta önce Diyarbakır’da bir toplantı yaptık, komisyonlar oluşturduk, işin etik yönünü tartıştık. Ankara platformu olarak 16 Nisan’da bir toplantımız olacak. Aramızda ekolojistler de var, farklı siyasi tasavvurlardan insanlar da var. Ortak noktamız, hepimizin Kobane’yi yeniden inşa etme isteği.
 
Arabadan uzak, bisikletlerin kullanıldığı, tarım yapılan bir Kobane düşünüyoruz. Kobaneliler de buna destek veriyor. Açgözlü inşaat sermayesi sırada beklerken ekolojik bir Kobane inşası için çabalıyoruz. Toplantı ayrıntılarını Anti-Otoriter Blok sayfasında bulabilirsiniz. 
 

Etiketler: yaşam, ekoloji
nefret