21/11/2013 | Yazar: Loren Elva

20 Kasım Nefret Mağduru Transları anma gününde Keskesor LGBTİ Diyarbakır Oluşumu katledilen translar için yürüdü

20 Kasım Nefret Mağduru Transları anma gününde Keskesor LGBTİ Diyarbakır Oluşumu Sanat Sokağında bir etkinlik düzenledi.
20 Kasım Nefret Mağduru Transları anma gününde Keskesor LGBTİ Diyarbakır Oluşumu Sanat Sokağı’nda bir araya gelerek yaptıkları yürüyüşle katledilen trans bireyleri andı.
 
Ofis Sanat Sokağı’nda yapılan yürüyüşte sık sık “Transfobik Devler Yıkacağız Elbet’’, “Bê Trans Jîyan Nabe’’, “Travestiyiz, Buradayız, Alışın Alışın Gitmiyoruz’’, “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz’’, “Teşhirci Değil Travestiyiz’’, “Kürdistan Vardır Translar Vardır’’, “Hepimiz Dora’yız Öldürmekle Bitmeyiz’’ sloganları attı. Yürüyüşe Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) bileşenleri, Yeni Demokrat Kadın (YDK), Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM), Eğitim-Sen Kadın Meclisi ve KESK Kadın Meclisleri destek verdi.
 
“Trans olan ve olmayan kadınlara yönelik her türlü şiddetin meşrulaştırıldığı bir düzende yaşıyoruz”
Yürüyüşün ardından açıklamayı okuyan Sibel Aktaş, trans olan ve olmayan kadınlara yönelik her türlü şiddetin meşrulaştırıldığı bir düzende yaşadıklarını belirtti. Aktaş, “Bugün 20 Kasım… Bizler nefret cinayetleriyle yaşamları ellerinden alınan trans arkadaşlarımızı anmak ve maruz kaldığımız nefrete karşı sesimizi bir kere daha yükseltmek için bir araya gelmiş homofobi ve transfobi karşıtlarıyız. Trans olan ve olmayan kadınlara yönelik her türlü şiddetin meşrulaştırıldığı bir düzende yaşıyoruz. Bu meşrulaştırma devletin tüm ideolojik aygıtlarında; eğitim ve sağlık kurumlarında, yasal düzenlemelerde ve yargılama sürecindeki ‘ağır tahrik’ indirimlerinde, medyada ‘travesti terörü’ ya da ‘travesti dehşeti’ şeklinde, manipüle edilerek yansıtılan transfobik nefret söylemlerinde ve toplumun en küçük birimi olarak dayatılan heteronormatif aile kurgusunda kendisini göstermektedir. Erkek egemen zihniyetin yaratmaya çalıştığı özel-kamusal alan ayırımı, translar söz konusu olduğunda ortadan kalkmaktadır. Aile içerisinde kimliğini gizleyerek ikili bir yaşam sürdüren trans bireyler, kimliklerini açıkladıklarında ise kendi aileleri tarafından kapı dışına itilmektedir. Dış görünüşleri gerekçe gösterilerek en temel haklardan olan eğitim hakkından mahrum bırakılan trans arkadaşlarımız, okul kapısından geri çevrilmektedir. Hastanelerde ise, ‘hipokrat yemini’ ederek kendini sözde insanlığın hizmetine adayan doktorların transfobik tavırlarına maruz bırakılarak, tedavi edilmemektedir’’ dedi.
“Translar yaşamın her alanından dışlanıyorlar”
Aktaş devamında, “Yaşamın her alanının dışına itilmeye çalışılan trans arkadaşlarımız, şans eseri öğrenimlerini bitirmiş olsalar dahi, çoğu zaman iş bulamamakta; işe girseler dahi kısa sürede çeşitli gerekçelerle işten atılmakta, kendilerine seks işçiliğinden başka çıkar yol bırakılmamaktadır. Can güvenliklerinin dahi olmadığı bir toplumsal düzen içerisinde seks işçisi trans bireyler sabah kendilerine transfobik küfürler eden kişilerce, akşam para karşılığı sekse davet edilmektedir. Yine keyfi uygulamalarla, Kabahatler Kanunu gerekçe gösterilerek gözaltına alınan, darp edilen, para cezaları kesilen trans bireyler polislerin işkencesine ve tecavüzüne maruz kalmaktadır’’ dedi.
 
“Kimliklerimizi bedenlerimizle özgürce yaşayacağız! 
Son olarak Transgender Europe’un nefret cinayetlerine ilişkin hazırladığı raporu okuyan Aktaş, dünya genelinde son 1 yıl içinde 238, son 5 yılda ise bin 374 trans bireyin öldürüldüğünü ve Türkiye’de 2013 yılında 5 trans nefret cinayeti işlendiği belirterek, "Elbette ki bu verilerin yalnızca kayıt altına alınanlar olduğunu göz önünde bulundurulduğunda, bu sayı kat be kat fazlansa karşılık gelmektedir. Transfobik cinayetlerin kurbanı olmaktan kazara kurtulan arkadaşımız, çoğunlukla yaşadıkları bu toplumsal baskı sonucunda yaşamlarını kendileri sonlandırmaktadır. Bu yüzden toplumun intihara sürüklendiği transların ölümleri birer nefret cinayetidir. Cinsel kimliklerin baskılanmadığı, ruhların aynadaki siluetlere küstürülmediği, farklılıkların ölümlerle sonuçlanmadığı bir dünya yaratmak için, başta kadınlar ve LGBTİ’ler olmak üzere tüm homofobi ve transfobi karşıtları olarak bu katliama ‘dur!’ demeliyiz. Kimliklerin bedenlere hapsedilmeye çalışıldığı bir dünyada, bizler bu hapishanenin duvarlarını yıkacağız ve kimliklerimizi bedenlerimizle özgürce yaşayacağız! " dedi.
“Transfobik polis elini bedenimden çek’’
Açıklamanın ardında transları anmak için gökyüzüne fener bırakmak isteyen kitleye polis müdahale ederek "Yanan bir maddeyi havaya bırakamazsınız" denilerek engellenmek istendi. Burada kitle yönünü değiştirip Demokratik Toplum Kongresi binası önüne kadar yürüdü, yer yer polisin tacizleri üzerine kitle “Transfobik Polis Elini Bedenimden Çek’’, “Polis Fuhuş Yap Onurlu Yaşa’’ sloganlarını attı. DTK önüne gelen kitleye tekrar aynı bahane ile fenerleri kullanamayacaklarını söylen polisle bir süre tartışan kitle, daha sonra zılgıtlar ve alkışlarla fenerleri gökyüzüne bıraktı.
 
Polis taciz etmekten vazgeçmiyor…
Fenerleri bıraktıktan sonra kitle dağıldı. Kitlenin dağılmasıyla Keskesor aktivisti 2 kişiyi eve giderken polis sıkıştırıp kimliklerini GBT kontrolünden geçirip, kameraya çekip fotoğraflarını çekti. Burada kısa bir süre sözlü taciz ettikten sonra serbest bıraktı.

Etiketler: insan hakları, nefret suçları
İstihdam