12/03/2016 | Yazar: Gözde Demirbilek

5. Feminist Forum’un ikinci oturumunda sosyal devletten neoliberal devlete beden algısı ele alındı.

Neoliberalizmin beden kurgusu beraberinde neleri getirdi? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

5. Feminist Forum’un ikinci oturumunda sosyal devletten neoliberal devlete beden algısı ele alındı. 

Kaos GL Derneği’nin “Beden” temasıyla düzenlediği 5. Feminist Forum’un ikinci oturumunda neoliberalizmin beden kurgusu ele alındı. Cahide Sarı’nın moderasyonunu üstlendiği oturumda, sosyal devletten neoliberal yapıya sağlık ve hizmet alanında değişimler konuşuldu.

Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir “İsyan ve Melankoli: Yeni Emek Rejiminde Kadın Bedeni” başlıklı konuşmasında kadın bedeninin piyasaya entegre olmasında neoliberalleşen yapının etkilerine değindi.

“Kadın bedeni, insan ilişkilerinin belirleyeni oldu”

“Beden tartışması öznenin kuruluşuyla ilgilidir. Çok önemli olan bedeni tartışırken kullandığımız kuramsal temeller bu öznenin kuruluşunu anlamak için kritik. Sınıf mücadelesinin üzerinde yürüdüğü gayet gerçek bir mevzi aslında beden. Üretim noktası kritik, topluma içkindir. Biz emek rejiminin altında yaşarken nasıl itaat ediyor nasıl başkaldırıyoruz? Üretim noktasının içinde bulunduğu AKP döneminde emek rejimi nasıl kuruluyor? AKP’nin kadın emeğine ve bedenine bakışını şu iki sıfatla almak mümkün: neoliberal ve muhafazakâr. Neoliberal dediğimizde kadın emeğini doğrudan piyasaya attığını düşündüğümüzde bunun muhafazakârlığa uygun düşmediğini düşünebiliriz. Ama mevcut şartlarda bu ikisi inanılmaz uyumlu örülüyor. İktisadi yapıda tüm “güvencesizleştirme” dilimize pelesenk olmuş ve matruşka gibi içinden sürekli yeni başlıklar çıkan bir şey. İstihdamın güvencesizliği var, kadınların işten atılması çok kolay. Gelir güvencesizliği var buna bağlı. Sosyal güvencesizlik var, sendikal güvencesizlik var. Kadın bedenini tüm güvencesizlikler için seferber etti bu hükümet. Bedeni; itaatkâr, duygularını ve hazzını sermaye için malzeme olarak görmek istiyor. Üretim anında kadın bedenini nasıl kullanılacağını biliyor. Kadın bedeni, insan ilişkisini belirleyen oluyor çoğu zaman.”

“Sürekli olarak müşteri memnuniyeti için çağrı merkezleri örneği burada ele alınabilir. Hizmet sektöründe çağrı merkezi gibi “müşteri memnuniyeti” sebep gösterilerek kadınların sakin, sorun çözen ve sinirlenmeyen bir sese sahip olması talep ediliyor. Hizmetlerin piyasalaşmadığı dönemde kadın; daha anaç, dayanışmacı ve naif olarak gösterilirken bugün bir hemşireyle bir hostes arasında estetik aldı olarak hiçbir fark yok. Keza öğretmenlik için de aynısı geçerli “bir öğretmen genç ve dinç olmalı, çocukların peşinden koşabilmeli gerekirse” algısı var. İktisadî alanda piyasa ilişkileri ve sermaye istediği anda form değiştirecek kadar rahat. Neoliberal şiddet de tam da buna tekabül ediyor. Peki muhafazakârlık ne zaman devreye giriyor?”

“Erkeklerin “Erdoğanlaşma”sı kadına yönelik dili de değiştirdi”

“AKP emek lehine hiçbir planlama yapmak niyetinde değil. Kadına karşı emek rejiminin somutlaştığı iki ürünü var bu hükümetin: Birincisi “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” Aile ve bu aile içindeki kadının rolünü yeniden üretme konusunda söyleyebilecekleri her şeyi bu bakanlık üzerinden ifade ediyorlar. İkincisi ise sosyal yardımlar. Bu yardımlar hep kadınlar üzerinden gider, yalnız bir kadına yardım yapılacaksa bu kadın normlara uygun olmalıdır. Çünkü evlerinde dolapları “erkek” eşyası var mı yok mu diye çoğu zaman talan edilir, dolayısıyla şiddete maruz kalınmış olur.”

“Erkeklerin “Erdoğanlaşma”sı kadına yönelik dili de değiştirdi. Sürekli olarak kadın bedenine yönelik söz söyleme hakkını kendinde bulan bir AKP hükümeti üyelerini dinleyen erkekler, giderek hükümetleşiyor. Bu karanlık tabloda isyan da kadınlaşıyor. Türkiye’de AKP rejimiine karşı olan direnişlerin çoğunda kadının simgeleştiğini görüyoruz. Melankolik tavır dediğimiz zaman bu karanlık tablolara karşı kentli kadınlarla görüştüğümüzde ya kendilerini meseleden uzak tutmaya çalıştıklarını ya da “teflonlaşma” dediğimiz bir taktikle “zaten bana değmiyor” gibi bir kendini koruma mekanizması görüyoruz. Ama kentli dediğimiz kadın dışındaki sesleri dinlemeye ihtiyacımız var. Çünkü melankoli örgütlenirse, isyan olur!”

Prof. Dr. Nilay Etiler “Neoliberal Sağlık politikalarında Kadın Bedeni” başlıklı konuşmasında sağlık hizmetindeki değişimlerin bir düzen tezahürü olarak karşımıza nasıl yeniden çıktığının altını çizdi.

“Neoliberal dönemde sağlık = kapitalist tıp”

Sadece, neoliberal sağlık değil, neoliberal hayat genel olarak kadınları etkiliyor. Neoliberal yapının başta iyi gibi gözükerek, sonrasında tekrardan kapitalizmin gerçek yüzünün ortaya çıkışı olduğunu hepimiz biliyoruz. Neler yaşandı peki? Daha önce kamu eliyle olan sağlık hizmetleri, özelleştirildi, serbest meta ticaretine dönüştürüldü ve 90lardan sonra girişimci devler, piyasa dostu devlet hâline geldi.”

“Neoliberal dönem ikiye ayrılıyor: Kuralsızlaştırma dönemi ve neoliberal politikaların uygulanması. Sosyal devletle karşılaştırdığımızda sağlığa bakışın büyük oranda değiştiğini söylemek lazım. Sosyal devlette bir hastalık sosyal bir sorunken, neoliberalde kişinin kendi sorunu olarak ortaya çıktı. Yani “her koyun kendi bacağında asılır” politikasına dönüşmüş oldu. En son dönemde kamu özel ortaklıklarında hastaneleri tartışır hale geldik. Sağlık hizmetlerinin ticarileştiği, hasta-hekim ilişkisinin müşteri ilişkisine dönüştüğü, sağlığın tüketilebilir bir şey olduğu algısının ortaya çıkmasına sebep oldu. Neoliberal dönemde sağlık anlatacaksak, direkt kapitalist tıp diyebiliriz. Sosyal haklar bireysel gereksinime dönüştü. İnsanlar imkânı kendine sağlayabiliyorlarsa olur, sağlayamıyorsa “durumumu yok, televizyon alamıyoruz” demekle aynı sonuca varıyor artık.”

“Sağlık alanında hizmet, talep edilerek değil bir hak olarak sunulmalıdır”

“Tıp alanında da, bir paradigma değişimi oldu. 1950-1960 yılları hastalıkların genellikle multifaktöriyel açıklandığı zamanlardı. Şimdi ise bireysel riskli davranışlara dönüştü. Ha peki ne değişti? Artık hepimiz kâğıt üzerinde sigortalıyız. Uluslararası raporda hepimiz ulaşamasak da, kullanamasak da sigortalı gözüküyoruz. 2015 Kasım ayına kadar, durumunuz yoksa hizmet de yoktu. Fakat o ay, mülteci nüfusu inanılmaz artış gösterdiğinde, yeniden hizmet sunulma kararı alındı.”

“Bir devlet hastanesine gidiyorsunuz çöp poşedinde “en hızlı hizmet bizim hastanemizde” yazıyor. Bu kamulaşmanın bir ürünü. Bir özel sağlık kuruluşu hizmetini ikiye ayırıyor. SGK anlaşmalılar için olan ve VİP. Yine aynı kurum 8 Mart’ta çekiliş yapıyor ve kazanan 5 kadına ücretsiz meme muayenesi “hediye” ediyor. Normalde bireyin isteğine gerek kalmadan,  hizmetin sunulması gerekir.”

 “Kürtaj” politikalarına da şu yönden değinebiliriz. Yeni politikalarla, kürtaj oranı azalmadı. İstatistiklerde azalma sebebi, devlet korkusundan kadınların kürtaj için “isteğe bağlı olmayan düşük” şeklinde beyan vermesi oldu. Yani, günümüzde sağlık sektöründen yararlanmak için ya paranızın olması gerek ya olması gerek. Olmadığı takdirde kötü koşullara mahkûm ediliyorsunuz.”

Feminist Forum’un tam programına buradan ulaşabilirsiniz.


Etiketler: kadın
İstihdam