07/05/2007 | Yazar: Murad Esin

‘Türkiye Cumhuriyeti’nin elit kesimi bir başörtülü cumhurbaşkanı eşi görmek istememektedir. Ancak demokratik ülkelerde başörtülü bir eş olabileceği gibi eşcinsel ya da ofisinde stajyeri ile oral seks yapacak bir cumhurbaşkanı bile olabilir. Türkiye’de kadınların büyük çoğunluğu türbanlıdır. Neden türbansız olanlar temsil sorunu çıkartıyorlar da, bu güne kadar türbanlılar böyle bir istemde bulunmadılar?’ Kaos GL muhabiri Murad Esin, Cumhurbaşkanı seçimlerini ve 29 Nisan’da İstanbul’da yapılan ‘Cumhuriyet Mitingi’ni değerlendiriyor.

‘Türkiye Cumhuriyeti’nin elit kesimi bir başörtülü cumhurbaşkanı eşi görmek istememektedir. Ancak demokratik ülkelerde başörtülü bir eş olabileceği gibi eşcinsel ya da ofisinde stajyeri ile oral seks yapacak bir cumhurbaşkanı bile olabilir. Türkiye’de kadınların büyük çoğunluğu türbanlıdır. Neden türbansız olanlar temsil sorunu çıkartıyorlar da, bu güne kadar türbanlılar böyle bir istemde bulunmadılar?’ Kaos GL muhabiri Murad Esin, Cumhurbaşkanı seçimlerini ve 29 Nisan’da İstanbul’da yapılan ‘Cumhuriyet Mitingi’ni değerlendiriyor.

Murad Esin

‘Toplantı ve karar yeter sayısı

MADDE 96. – Anayasada, başkaca bir hüküm yoksa, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz.

MADDE 99. - Bakanlar Kurulunun veya bir bakanın düşürülebilmesi, üye tamsayısının salt çoğunluğuyla olur; oylamada yalnız güvensizlik oyları sayılır.

MADDE 102. – Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir. Türkiye Büyük Millet Meclisi toplantı halinde değilse hemen toplantıya çağrılır.

Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasından otuz gün önce veya Cumhurbaşkanlığı makamının boşalmasından on gün sonra Cumhurbaşkanlığı seçimine başlanır ve seçime başlama tarihinden itibaren otuz gün içinde sonuçlandırılır. Bu sürenin ilk on günü içinde adayların Meclis Başkanlık Divanına bildirilmesi ve kalan yirmi gün içinde de seçimin tamamlanması gerekir.

En az üçer gün ara ile yapılacak oylamaların ilk ikisinde üye tamsayısının üçte iki çoğunluk oyu sağlanamazsa üçüncü oylamaya geçilir, üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğunu sağlayan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. Bu oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu sağlanamadığı takdirde üçüncü oylamada en çok oy almış bulunan iki aday arasında dördüncü oylama yapılır, bu oylamada da üye tamsayısının salt çoğunluğu ile Cumhurbaşkanı seçilemediği takdirde derhal Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri yenilenir.

Seçilen yeni Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar görev süresi dolan Cumhurbaşkanının görevi devam eder.’

Hukuki Analiz

Anayasanın 102. maddesi cumhurbaşkanlığı seçimi sürecini açıkça tanımlamış. Ancak maddede meclisin toplanması konusunda herhangi bir özel hüküm getirilmemiştir. Hukukun genel ilkeleri doğrultusunda bir konuda özel bir hüküm yok ise genel hükümler o konuda uygulanır. Anayasada meclisin toplanması konusunda 96. madde amirdir. 96. madde hem toplantı ve hem de karar yeter sayısını düzenlemiştir ancak 102. madde cumhurbaşkanlığı konusunda özel hükümler getirdiği için 96. maddenin sadece toplantı yeter sayısı hükmü uygulanır. Yani meclis 96. maddeye göre toplanır. Kaldı ki anayasada meclisin toplanması için 96. madde dışında bir istisna yoktur. Yani meclis her şekilde 96. madde uyarınca yani üye tam sayısının üçte biri ile toplanır.

82 Anayasası 80 askeri darbesinin sonunda hazırlanmış bir anayasa olarak 61 anayasasına tepki içeren ve 1980 öncesi yaşanan siyasi krizlerin bir daha yaşanmaması için yeni düzenlemeler getirmiştir. Bu düzenlemelerin başında cumhurbaşkanlığı süreci gelir. 1980 darbesinin ana nedenlerinden biri meclisin cumhurbaşkanını seçememiş olmasıdır. Fahri Korutürk ün cumhurbaşkanı olarak seçilmesi bile 1973 yılında ancak 15. turda mümkün olabilmiştir. Ya görev süresi bitince 23 Mart 1980 de başlayan cumhurbaşkanlığı seçim turları 119. defa tekrarlanmıştır ve nihayet 11 Eylül 1980 de 12 Eylül 1980 de açılmak üzere kapanan meclis ancak 3 yıl sonra açılabilmiştir. 1982 anayasası ise bu durumu ortadan kaldırmak için seçim sürecini 4 turla sınırlamış ve 4. Turda da seçim gerçekleştirilmezse meclisin feshi yoluna gidilmesini getirmiştir. Bu anlamda anayasa açıktır. Zaten anayasayı yazanların büyük kısmı hayattadır ve gerekçelerini söylemektedirler.

Neden cumhurbaşkanlığı seçimi için ilk turda toplantı yeter sayısı olarak karar yeter sayısı aranmaz?

Anayasanın 102. Maddesi bu konuda özel hüküm getirmediği için 96. madde uygulanır.
Cumhurbaşkanlığı sürecinde meclisin kilitlenmemesi gerekir. Bu 82 Anayasasının özüne aykırıdır.

Türkiye’de 81 il bulunmaktadır. Meclisteki oylamada harf sırasına göre sonlarda bulunan bir vekil mecliste bulunmayabilir. Oylamaların saatlerce sürdüğü düşünülürse bu doğaldır. Ayrıca meclis içinde kulislerde oturabilirler. Özel şartlardan dolayı oylamaya katılamayabilirler.

Her milletvekilinin mecliste bulunma ödevi vardır. Oylamalara ve oturumlara özürsüz katılamazlar. İçtüzüğün 153. maddesine göre bir yasama yılında 45 den fazla oturumlara özürsüz katılmayan vekil için ceza getirilmiştir.

Partilerin meclisi boykot etmesinin ise yaptırımı yoktur. Anayasa koyucu bu konuda bir hüküm getirmemiştir. Meclis içtüzüğünde de bu konuda bir hüküm mevcut değildir.

Önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk oturumda 367 şartı aranmamıştır. Bu olamazda. Muhalefet istemediği cumhurbaşkanının seçilmemesi için her zaman meclise girmez ve ülkeyi krize götürür. Bu şansı Anayasa vermemiştir. Anayasaya göre cumhurbaşkanını meclis seçer. Fiili durum yaratarak meclisteki oylamayı geçersiz kılıp ülkeyi her cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde yeniden genel seçime götürmenin mantık ve insafla bir ilişkisi yoktur. Örneğin genel seçimlerden bir ay sonra cumhurbaşkanlığı seçim sureci başladı. Hükümet kurulur kurulmaz cumhurbaşkanlığı sürecine girildi. Ne olacak? Muhalefet meclisi boykot etti. Sonra? Yeniden seçim mi? O zaman anayasa koyucu neden cumhurbaşkanını meclise seçtirtiyor?

Anayasa Mahkemesi’nin Kararı

Gerekçeli karar açıklanmamış olmakla birlikte, Mahkemenin verdiği karar yukarıda açıklanan seçim sürecinin anayasal temelleri bağlamında tekrardan incelendiğinde, öncelikle Anayasa yönünden hukuki dayanakları yoktur. Bunun yanında maddeler yorumlanırken yazılı metninin dışına çıkılmaması kuralı açıkça bu kararda aşılmıştır. Şöyle ki; anayasa metninden de anlaşılacağı üzere anayasanın 102. maddesi sadece karar yeter sayısını düzenlemiştir, toplantı yeter sayısı düzenlenmediğinden toplantı yeter sayısı konusunda 96. madde uygulanır. Mahkeme ise 102 maddeye yorum yoluyla toplantı yeter sayısı eklemiştir. Bu hukuki anlamda maddelerin nasıl yorumlanacağı konusundaki genel ilkelerle çelişmektedir. Yorumda yazılı metne bağlı kalarak metni aşamazsınız Anayasanın 153. maddesinin ikinci fıkrası; Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez. Demekle Mahkemenin kanun koyucu gibi hareket edemeyeceğini, parlamenter demokrasilerdeki güçler ayrılığı ilkesinin devamlılığını belirtmiştir. Yani Mahkeme kendisini Millet Meclisi yerine koyup yeni bir kanun yapamaz, hüküm tesis edemez. Bu anlamda bakıldığında Anayasa koyucunun açıkça 102 madde sadece karar yeter sayısını düzenlemiş olması ve toplantı yeter sayısını düzenlememiş olmamasına rağmen Mahkemenin bu konuda 102. maddeye yeni bir, madde metninde olmayan, hüküm eklemesi ise Anayasanın Mahkemenin yetkilerini düzenleyen 153. maddesi ile Rousseau’dan günümüze gelen liberal demokrasideki güçler ayrılığı ilkesine aykırıdır. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirlerinden ayrı olması demokrasilerin işleyişi açısından hayati önem taşır.

Özetle Mahkeme bu kararıyla siyasetin önünü de tıkamış ve bir belirsizliğe yol açmıştır. Bu kararla birlikte hiç bir meclis cumhurbaşkanını seçemez hale gelmiştir. Artık cumhurbaşkanını halkın seçmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Çünkü 367 sayısını bulmak çok zordur. 1980 den bu yana 7. cumhurbaşkanı Kenan Evren Anayasa’nın halk tarafından oylanması ile cumhurbaşkanı olmuştur ancak ondan sonraki 8. Turgut Özal, 9. Süleyman Demirel ve 10. Ahmet N. Sezer hep 3. turda seçilerek yani salt çoğunluğu alarak cumhurbaşkanı olmuşlardır. Bu örneklerle birlikte uyumsuz bir muhalefet partisini meclisi boykot etmesiyle daha ilk turdan cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin tıkanması durumu ortaya çıkmıştır bu ise Anayasanının 102 maddesinin değiştirilmesi zorunluluğunu beraberinde getirmiştir. Aksi halde Türkkiyede hiçbir zaman 11. cumhurbaşkanı seçilemez. Anayasanın 148. maddesi – Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz. Demekle anayasa değişikliklerini ancak şekil bakımından incelenme yetkisini Mahkemeye vermiştir. Yani usul kurallarına uyularak yapılan bir anayasa değişikliğini Mahkeme iptal edemeyeceğinden en azından bu konuda sıkıntı yaşanmayacaktır.

Politik Analiz

Yukarıdaki hukuki analizler gösteriyor ki 11 cumhurbaşkanlığı seçim sürecine politik ihtiraslar yön vermeye çalışmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin elit kesimi bir başörtülü cumhurbaşkanı eşi görmek istememektedir. Ancak demokratik ülkelerde başörtülü bir eş olabileceği gibi eşcinsel ya da ofisinde stajyeri ile oral seks yapacak bir cumhurbaşkanı bile olabilir. Türkiye’de kadınların büyük çoğunluğu türbanlıdır. Neden türbansız olanlar temsil sorunu çıkartıyorlar da, bu güne kadar türbanlılar böyle bir istemde bulunmadılar? Ertuğrul Özkök’e göre türbansızların işe alınmama korkusu varmış, peki ya türbanlılar? Onlar okula bile gidemiyorlar. Eşi türbansız olanın işe girmeme korkusu varmış. Ya eşi türbanlı olduğu için işe alınmayanlar? İşinden atılanlar? Namaz kıldığı, oruç tuttuğu için soruşturma geçirenlerin hakları ne olacak Sayın Özkök? Bu ne hazin çifte standart?

İnsanların kişilikleri ve iş başarıları giyim kuşam seçimlerine, din seçimlerine, etnik kimliklerine, cinsel yönelimlerine dayanmaz. Bir kişi Hıristiyan, Yahudi, eşcinsel ya da türbanlı olabilir. Bunda bir terslik yoktur. Önemli olan işinde başarılı olması ve insani değerleri taşımasıdır. 21. yüzyılda insanları halen tek tip olarak organize etmek faşist bir görüşün devamıdır. Faşizm İkinci Dünya Savaşı’nda yenilmiştir. Savaşa katılan faşist ülkeler bunun bedelini ağır ödemişlerdir. Savaşa katılmayan ancak faşist tek parti iktidarları ile yönetilen ülkelerde çoğulcu demokrasiye geçmek zorunda bırakılmışlardır. Tek parti günlerinin özlemleri ile hareket edip tarihi geri götüremezsiniz. Cumhuriyet mitinginde Tuncay Özkan, Muzaffer Tekin’e sarılmıştır.

Tekin, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) başkanı Eruygur’un elini öpmüştür. Kimdir bu Muzaffer Tekin?* Danıştay saldırısının azmettiricisi olarak tutuklanmış, bir ordudan atılma subay emeklisi. Ne gariptir cumhuriyet mitingcileri, mitingi düzenleyenler Danıştay’a yapılan kanlı baskına adı karışan, Cumhuriyet gazetesine yapılan bombalı saldırılarla ilişkilendirilen birçok yerde görülen bir isimle sarmaş dolaşlar. Tekin, Türk Mukavemet Teşkilatıyla bağlantısı olan bir isim. Bu nasıl cumhuriyet sevgisi? Bu nasıl laiklik anlayışı?

Özgürlüğün önündeki tüm engellerin aşılması gerekiyor. Devlet içine yerleşmiş İmparatorluktan Cumhuriyet’e tüm güçleri ve belirleyicilikleriyle geçen elit kesim ve soğuk savaş döneminden kalma örgütlenmelerin güçlerini her şart altında koruma isteklerine karşı ve bu örgütlenmelerin ortadan kaldırılması için Türkiye’deki tüm hak ihlallerine maruz kalanların birlikte hareket etmeleri gerekmektedir. Özgürlükler hukukunun temeli olan düşünce ve ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü ve ırk, cinsiyet, yaş ayrımcılığının tümüyle yasaklandığı ve ağır yaptırımlara bağlandığı bir Türkiye inanıyorum ki herkesin dileği olmalıdır.

*http://tr.wikipedia.org/wiki/Muzaffer_Tekin


Etiketler: yaşam, siyaset
nefret