21/06/2011 | Yazar: Yasemin Öz

Ali Baydaş’ın kaosgl.org’da, Nefret Suçları Konferansı düzenleyicilerinin Hormonlu Domates adayı gösterilmesine ilişkin yazısında, başka bir konuda aldığım tutum, Kaos GL’nin politik tutarsızlığını ima ve ifşa amacıyla alıntılanmış. Bu konudaki görüşlerimi aşağıda belirtmeye çalıştım.

Ali Baydaş’ın kaosgl.org’da, Nefret Suçları Konferansı düzenleyicilerinin Hormonlu Domates adayı gösterilmesine ilişkin yazısında, başka bir konuda aldığım tutum, Kaos GL’nin politik tutarsızlığını ima ve ifşa amacıyla alıntılanmış. Bu konudaki görüşlerimi aşağıda belirtmeye çalıştım. 

Nefret Suçları Konferansı’na Hilal Kaplan’ın moderatör olarak davet edilmesini, konferansı düzenleyenlerin homofobisi veya özensizliği olarak algılamıyorum. Konunun öznelerinin hissettiği hassasiyet ve gösterdikleri refleksin, pek çok farklı alanda mücadele edenler tarafından aynı şekilde gösterilmesi her zaman beklenmeyebilir. Homofobi ve transfobi konusunda en fazla deneyim, birikim ve farkındalık elbette konunun öznelerinde bulunmaktadır. Bu anlamda konferansı düzenleyenlerin LGBT konusunda LGBT bireyler kadar farkındalığı olmayabilir her zaman. Bu gerçekleşmediğinde doğru yöntem kamplaşmak değildir. Birbirimizin hassasiyetlerini birbirimize aktarmak ve anlamaya çalışmaktır. Sorun ancak LGBT bireylerin aktardığı hassasiyet anlaşılmazsa ortaya çıkar. Homofobi ve transfobiyle mücadele iddiası o zaman ortadan kaybolmaya başlar.
 
Yazınızda ima edilen Yılmaz Özdil’e gösterdiğim toleransın Hilal Kaplan’a gösterilmemiş olması konusunda ise şunları söylemek isterim;
 
Hilal Kaplan’la eski bir tanışıklığım vardır, zaman zaman belirli çerçevelerde yol arkadaşlığım olmuştur, uzlaştığımız noktalar da olmaya devam etmektedir. Hilal Kaplan veya herhangi bir birey benim için kişi olarak "düşman" değildir. Düşüncelerle derdimi kişiselleştirmeden yaşamaya çalışır, kişileri hedef almadan ve onların üstünü çizmeden düşünceleriyle mücadele etme veya birlikte hareket etme deneyimini kurmaya çalışırım. Ancak bu çerçevede hareket etmek, çatışmanın düşünsel boyutta kalmasıyla mümkündür. Bu çatışma zarar verme boyutlarına geldiğinde farklı mücadele yöntemlerinin devreye girmesi elbette kaçınılmazdır. Ancak Hilal Kaplan’la olan çatışma düşünsel boyuttadır. Düşünsel çatışma yaşadığımda kendi düşüncemi ifade ederim. Düşünsel ortaklık kurduğumda ise birlikte yol alırım. Hilal Kaplan’la da, Yılmaz Özdil’le de veya sair herhangi bir kişi ve kurumla da. Birlikte yol almanın sınırı benim için şiddet eylemleridir. Şiddete dönüşmeyen düşünceler tartışılır, ortaklaşılır, farklılaşılır, bunda sorun görmüyorum. Burada bir çelişki görülüyorsa, bu da başka bir düşünce tarzıdır. Ancak ben insana yabancılaşmayan ve düşmanlaştırmayan başka bir yol alma yöntemi bulamadım bugüne kadar.
 
Bu anlamda, konferansı düzenleyenlerle ne çok ortaklığımız olduğunu; ne benim ne de LGBT camianın gözden kaçırdığını düşünüyorum. Yapılan yalnızca eleştiri yöneltmektir. Bu anlamda, tam da yazınızda belirttiğiniz üzere; "Bu ülkede nefret suçlarına karşı mücadele, ağır bedelleri olabilen değil de, makbul bir işmiş gibi, bu alan üzerinde hegemonya kavgasına girilmiş algısı yaratan bu tartışma, en çok mücadeleye zarar verir." O yüzden ortada paylaşılamayan bir yorgan olmadığını en az sizin kadar bildiğimize emin olabilirsiniz. LGBT camianın getirdiği eleştirinin tam da bu yüzden "paylaşılamayan yorgan" olarak değil, tutum eleştirisi olarak algılanması, dikkate alınması ve yüzleşmekten kaçınılmaması gerekir. Bu anlamda konferans düzenleyicileri de, LGBT camiadan beklenen özeleştiriden azade değildir.
 
Keza, Hilal Kaplan da defalarca eşcinsellere yapılan zulme karşı çıktığını beyan etmiştir, bu çerçevede kendisiyle de ortak hareket edilebilecek alanlar olduğunu düşünüyorum. Ancak Nefret Suçları Konferansı bence bu ortaklaşmanın zemini değildir. Hilal Kaplan’ın ürettiği günah söylemi, ortaklık zemininin daha dar alanlara taşınmasını zorunlu kılmaktadır. Kendisinin nefret suçları konferansına katılımına yöneltilen itiraz, ortak zemin yaratılma olasılığının tümüyle reddi değildir. Zıt düşünüşlerimize rağmen ortak zemin yaratabileceğimiz başka alanlar olabileceğine inanıyorum. Tersi düşünüş zıtlaşıldığı noktada birbirinden tümüyle kopmayı veya zıtlaşmamak için aynılaşmayı gerektirir ki, kopmanın da aynılaşmanın da istenilir bir durum olmadığını düşünüyorum. Bu anlamda ne Yılmaz Özdil’le ne Hilal Kaplan’la ne de konferans düzenleyicileriyle düşünsel boyutta aynılaşmak veya düşmanlaşmak gerektiğini düşünüyorum. Hepsiyle belirli ortaklıklar olabileceği gibi belirli mesafeler de olabilir. Yeter ki tutumlarımız şiddet eylemlerine kadar uzanmasın.

http://www.kaosgl.org/icerik/paylasilamayan_nefret_suclariyla_mucadele_y...

İlgili bağlantılar:
 
Umut Güner

Melek Göregenli

Elif Ceylan Özsoy

Günal Kurşun

Yasemin Öz

Volkan Yılmaz


Etiketler:
nefret