22/03/2013 | Yazar: Umut Güner

Queer bakış açısıyla sanat tarihini değerlendiren Erinç Seymen, sanat tarihinin sömürgecilerin, burjuvazinin, erkeklerin, heteroseksüellerin tarihi olduğunu anlattı

Queer Bakış Açısıyla Sanat Heteroseksüel Erkeklerin Tarihidir Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Queer Çalışmaları Dersinde bu hafta (19 Mart Salı) “Queer Bakış ve Sanat” konusu Erinç Seymen’in sunumuyla işlendi.
 
Erinç Seymen, sunumuna başlarken, queer teori, akademi ve sokağın buluştuğu etkinlik olarak Homofobi Karşıtı Buluşma’nın 2006’da gerçekleştirilen ilkini andı ve Siyahî Dergisinin Queer sayısını hatırlattı.
 
Queer sadece cinsel durum/kimlik üzerinden tanımlanmaktan çıktı
 
Sunumunda neyi queer olarak adlandırmadığı ve görmediğine odaklanan Seymen, “Queer kuramda kimliklerin eskidiği, kadın erkek, eşcinsel gibi ayrımların demode olduğu bunlarla hiç ilgilenmeyen hepimizin melez gibi ütopik bir şeye dönüşmemiz gerektiği gibi bir intibaa oluştu. Ben böyle düşünmüyorum” dedi.
 
Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’da queer tartışmalarının ikiye ayrıldığını belirten Erinç Seymen, bu çatlamanın beyaz olan dünya ile beyaz olmayan dünya arasındaki farktan kaynaklandığını anlattı.
 
Queer’in sadece cinsel durum/kimlik üzerinden tanımlanmaktan çıktığını belirten Seymen şöyle devam etti:
 
“Queer bakış sadece cinsel yönelim, cinsiyet kimliği çatışmaları üzerinden ve bu alanda dolaşmaz, sınıf mücadelesi ve emek mücadelesini içerir, etni siteyi de kapsar. Feminizm de halen kardeş bir disiplinidir.”
 
Queer bakış açısıyla sanat tarihini değerlendiren Erinç Seymen, sanat tarihinin sömürgecilerin, burjuvazinin, erkeklerin, heteroseksüellerin tarihi olduğunu söyledi.
 
Queer bakış üzerinden sanat tarihini ele aldığımızda muktedirlerin tarihidir diyen Seymen, egemenler kendi tarihini yazmıştır, sömürülen, ayrımcılığa uğrayan kişilerin tarihini müdahil etse muktedirlerin ilgilendiği üzerinden dahil eder diye konuştu.
 
Sanat tarihi burjuvazinin tarihidir
 
21. yy Avrupalı olmayan sanat tarihi bir aşama kaydetmiş olsa da sanat tarihi dediğimizde akla ilk gelenin kıta Avrupa sanat tarihi olduğunu belirten Erinç Seymen, “Sanat tarihi burjuvazinin tarihidir” dedi.
 
“Modern anlamıyla koleksiyoner Rönesans’ta çıktı. Rönesans’tan itibaren o dönemin devrimci tabakası olarak görülen burjuvazi sanat eserlerini biriktirmeye başlıyorlar. Burjuvazi neyin sanat eseri olduğuna karar verirken neyin diğer kuşaklara aktarılacağına da karar veriyor. Bu anlamda sanat tarihi de burjuvazinin şekillendirdiği bir tarihtir.”
 
Sanat tarihi erkeklerin tarihidir
 
“Ezici bir yüzdesinin erkek sanatçıları kapsaması değil, ama sanat tarihi yazımı ataerkil, cinsiyetçi kodları tekrar tekrar ürettiği bir görsel arşiv niteliği taşır.  Bu yüzden sanat tarihi erkeklerin tarihidir.”
 
Sanat tarihi heteroseksüellerin tarihidir
 
“Sanatın bir tür eşcinsel mafyası tarafından yönetildiği gibi bir hurafe vardır. Sanatçının cinsel yönelimi ile açıklığını bir kenara bırakın, sanatçılar mitolojinin korunaklı alanı içinde onu kalkan olarak kullanarak homoerotik ürünler üretilmiş olsa da heteronormativite ve heteroseksizme kafa tutacak yapılar üretilmedi ya da burjuvazi tarafından korunmadı. Bu saptamayla ilgili bir dipnot düşmek çok önemli.  Heteronormativiteye alternatif olabilecek ürünlerin büyük bir kısmına folklorik sanat ürünlerinde yer verilmiştir. İslam eserleri içinde homoerotik – normatif olmayan kimi minyatürler var. Bunlar çürümeye terk edilmiş. Buna benzer örneklere edebiyatta rastlamak mümkündür. Bu saptama sadece Avrupa sanatı için değil dünya sanatı için genelleştireceğimiz bir bakış olabilir.”
 
“Sanat tarihinin heteroseksüellerin, burjuvazinin, erkeklerin ve sömürgecilerin tarihi olduğunu söylüyorum. Sanat tarihinin de tarihin gibi filtrelerden geçmeyi başarabilmişlerin tarihi olduğunu, bu imtiyazı elde edememiş sanatçıların tarihi olmadığını söylüyorum. Sanat tarihi yazımının neyi kaçırmış olabileceğine dikkat çekmeye çalışıyorum.”
 
Sakatlığın normalize edilmesine karşı…
 
Erinç Seymen, sunumun ikinci kısmında Yüksek Lisansında ele aldığı Bob Flanagan’ın neden queer bakış açısına sahip bir sanatçı olduğu üzerine tartışma yürüttü.
 
Bob Flanagan’ın queer bakış açısına sahip bir sanatçı olarak temellendirilmesinin en önemli iki nedeninin Flanagan’ın cinsiyet kimliği ve sakatlığı/hastalığı ile kurduğu ilişki olduğunu söyledi. Sanatını performe ederken hiçbir zaman “eril” bir tavırda olmadığını, erkekliğini kaybetmek gibi bir korkusu olmadığını tam tersine kaybetmeye çalıştığını, penisinin görsel olarak kullanıldığını ama hiçbir fotoğrafa erekte halde göremediğimizi belirtti. Hasta/sakat kimliğinin sakatlığının normalize edilmesine karşı çıktığını, sakatların hayata katılmasının önünde bir engel olmadığının altını çizdiğini anlattı.
 
Queer Çalışmaları Dersinde gelecek hafta
 
26 Mart 2013, Salı, Saat 17:00- 20:00, Gruplararası Bir Ayrımcılık İdeolojisi Olarak Homofobi, Melek Göregenli 
 
Kaos GL tarafından Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Yüksek Lisans Programı kapsamında bu yıl başlatılan Queer Çalışmaları Dersi, Doç. Dr. Betül Yarar’ın yürütücülüğünde gerçekleştiriliyor.

Etiketler: insan hakları, eğitim
nefret