14/03/2019 | Yazar: Metin Akdemir

Eserleri Mamut Art’ın 2019 seçkisinde yer alacak Özgür Can Taşçı ile konuştuk.

“Queer, eşitlikçi, sömürüsüz, cinsiyetçi olmayan bir sergi yapmak çok zor değil” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Eserleri Mamut Art’ın 2019 seçkisinde yer alacak Özgür Can Taşçı ile konuştuk: “Queer sanatı daha çok kişiye ulaştırmalı ve kolektif bilinçle daha çok şey yapmalıyız.”

Özgür Can Taşçı ile İstanbul LGBTİ+ Onur haftası komitesinde tanışmış, birlikte sergiler yapmış ve arkadaş olmuştuk. Yaptığı işleri kişisel olarak beğenmekten öte sanat çeperi içinde daha çok dolaşıma girmesini isterken, Mamut Art Project’in 2019 seçkisine girdiği haberini duydum. Vesselam Özgür’ü ve işlerini sizinle tanıştırmak için daha iyi bir vesile olamazdı!

“Aktivist bir çevrenin içinde olmasaydım kesinlikle üretmiyor olurdum”

Nasılsın bu aralar Özgür, nasıl geçiyor günlerin?

Merhaba, iyiyim çok teşekkür ederim. Günlerim biraz yorucu ve uykusuz geçiyor diyebilirim fakat bu durumdan hiç rahatsız değilim.

Aktivist bir çevrenin içinde büyüyoruz birlikte. Bir yandan çok güçlendirici bir yandan da yorucu ve yıpratıcı bir tarafı var. Sanat pratiğinde bu aktivist-sanatçı kimliğinin seni nasıl etkilediğini sormak istiyorum?

Öncelikle şunu söylemek istiyorum, aktivist bir çevrenin içinde olmasaydım ve örgütlenmeyen bir insan olarak hayatıma devam etseydim kesinlikle üretmiyor olurdum. Beş senedir İstanbul’da sanatın bir tık daha içinde olduğumu düşünüyorum; fakat işlerime baktığınızda 2016’dan daha eski tarihli işler bulmanız biraz zor. Bunun sebebinin de biraz politikamızla ve kendimi tanımakla paralel bir yönde ilerlediğini düşünüyorum. Örgütlendikçe üretmeye başladığımı söylemem daha doğru olur.

LGBTİ+ siyasetinin içinde olmam işlerimde de kadın ve queer cinselliğinin daha ön planda olmasına sebep oluyor. Benim, arkadaşlarımın ve bilmediğim hayalimde olan birçok fantezinin kağıda dökülmüş halleri, bunları seviyorum. Yürüttüğüm politikayı işlerimden ayrı bir yerde asla göremiyorum ve bu durum beni üretmeye en çok teşvik eden şey oluyor.

“Sansürü keşke tanımasaydım”

Özgür Can Taşçı, sansürlenen eseriyle

Senin adını google’a yazınca metroda yaşadığın, ayı sergisine işini taşırken başına gelen olay çıkıyor. Nasıl gelişti bu olay biraz hatırlatır mısın? Burdan doğru son dönemde arttığını hissettiğimiz sansür mekanizmalarının dişleri seni nasıl etkiliyor?

Resmimi sergiye götürürken arabam olmadığı için haliyle Marmaray ve metro kullanmam gerekiyordu, Marmaray’dan metroya aktarma yapacağım sırada güvenlik beni durdurdu ve resme bakmak istedi. Fobik bir söylem geleceğini tahmin ettiğim için göstermedim, yürüdüm. Sonra başka bir güvenlik “bakmak zorundayız” dedi ve baktı. “Kız mı erkek mi?” gibi sorulardan sonra “bunu metroya alamayız” dediler. Bir süre ikna etmeye çalıştım ancak beni güvenlik odası gibi bir yere götürüp resmi, gazete ile kapatıp metroya girmeme izin verdiler.

Yani burada olay sadece resme uygulanan bir sansür değil buradaki olay feminenliğe dair bir sansür. Benden daha maskülen bir erkeğin metroya, ikili cinsiyet sistemindeki çıplak kadın ya da çıplak erkek figürlü bir tabloyla girseydi benim yaşadığım problemi yaşayacağını düşünmüyorum. Benim o metroya alınmama sebebim bir lubunya olduğumu alıktırıyor olmam iki ne idüğü belirsiz bir resim yapmış olmam. Yoksa ben gerçekten cis hetero bir erkeğin bu zorlukları yaşayacağını düşünmüyorum.

Sansür ile ilk kez orada o gün tanıştım. Sanırım kendi güvenli alanımdan çıktığımda; arkadaşım, yoldaşım olmayan insanlarla işim temasa girdiğinde başıma bu geldi. Biraz daha tanınıp üretimlerim daha çok insana ulaşmaya başladığında sansürü gözetmeden işler yapıp yapamayacağımı bilmiyorum ve bu durum beni biraz korkutuyor, bana “sansürü keşke tanımasaydım” dedirtiyor.

Eski işlerinde geniş arazilerde kendiliğinden akıp giden kalabalıklar-karalamalar, birbirine değen figürler varken son dönemde sadeleştiğini görüyorum. Hatta ev içine giriyorsun bir yandan da. Aile içi cinselliğe dair neler düşündüğünün izlekleri sanki… Nasıl bir değişim içerisindesin?

Aslında bu değişimler yaşam tarzım ve o dönem ne yaşadığım ile orantılı ilerliyor. Bir dönem sadece geziyordum ve gezdiğim yerlerde bana anlatılan savaşları ve kazanılan zaferleri dinlemekten çok sıkılmıştım. Gördüğüm arazileri, mekanları ve orada yaşandığını düşündüğüm cinselliği hayal edip çiziyordum. Orada tanıştığım lubunyalardan dedikodular alıyor işlerimin bir yerlerine onları dahil ediyordum. Bu ifade biçiminden hala vazgeçmiş ve onu bitirmiş değilim (henüz sıkılmadım) ama şu sıralar biraz daha sakin ve kendimi dinlediğim bir dönemdeyim. Vaziyet böyle olunca da ergenliğimde aile evinde yaşadıklarımı ya da o dönemde çevremdeki kadınların yaşadıklarını hatırlayıp onlara biraz odaklanmayı tercih ettim. Yaşadığım toplumdan ve atanan ailemden izlerimi işlemeye başladım. 

Defterler…

Defterle ilişkini nasıl tarif edebilirsin? Defterlere çizmeyi seviyorsun ve hayli birikmiş defterin var. Defterler senin için ne ifade ediyor. Onlardaki çizimleri kendi başlarına bitmiş birer yapıt olarak mı görüyorsun yoksa daha sonra geliştireceğin fikirler için bir ön çalışma olarak mı düşünmeli? Ve bir imkanın olsaydı hangi sanatçıların defterlerine bakmak isterdin?

Defterler benim hiç üretmediğimi düşündüğüm zamanlardaki yansımalarım. Her bir sayfası çoğunlukla bir günümün özeti, ya da bir sonraki günümün sebebi, tuhaf ve duygusal bir bağ var aramızda.

Hiçbir zaman fikirlerim öncesi ön eskiz ya da planlama yapmadım, bu benim heyecanımı çok kötü bir şekilde etkiliyor. Kalemi elime aldığımda resmi tamamlayana kadar çizmem gerekiyor ya da durup bir sonraki gün yeni bir yerden başlayıp, bir şekilde düne uyum sağlamam gerekiyor... Hal böyleyken de defterlerime de o şekilde bakamıyorum. Ama defterlere çizerken de “ay bunlar güzel birer iş olacaklar” diye çizmiyorum. Daha çok kendim için çiziyorum. Chris Burden ve Marina Abramovic’in defterlerine bakmak isterdim.

Özgür'ün defterleri

Türkiye’de kronolojik ve çizgisel bir queer sanat tarihinden bahsedemiyoruz. Ancak son dönemde LGBTİ+ hareketin içinden yapılan sergiler (gelecek queer, onur haftası sergileri, sınırsız…) ile daha görünür bir queer sanat alanından bahsedebiliriz. Sen nasıl bakıyorsun queer sanat alanına?

Queer sanatçılara sanat piyasası içinde çok fazla yer verilmediğini düşünüyorum, durum böyle olunca da kendi güvenli alanlarımızın dışına çok da çıkamıyoruz. Bence queer sanatı daha çok kişiye ulaştırmalı ve kolektif bilinçle daha çok şey yapmalıymışız gibi geliyor. İnsanları kuir sanat alanında örgütlenmeye teşvik etmeli bu sayede kendimize daha fazla alan açmalıyız. Yapılan queer sergiler çok değerli fakat durumu bir tık daha ileri taşımak gerekiyor. Queer, eşitlikçi, sömürüsüz, cinsiyetçi olmayan ve görünür bir sergi yapmak çok zor değil.

Son olarak Mamut Art Project’e seçildin. Tebrikler… Mamut küçük bir solo sergi şeklinde oluyor bildiğin gibi. Sen nasıl bir seri hazırladın?

Teşekkür ederim. Öncelikle Mamut için çok heyecanlıyım, çünkü birlikte aktivizm yaptığım insanlar ve arkadaşlarım Özgür ne üretiyor biliyorlar fakat, birçok insanın ilk defa karşılaşacağı biriyim. Bu durum beni fazlasıyla heyecanlandırıyor. Çizginin gücüne kapılıp, kalemi durdurmaktan çekinmediğim işler göreceksiniz. Dediğin gibi geniş arazilerde kendinden akıp giden kalabalıkları ve karalamaları fazlasıyla göreceğiz.

Mamut Art Project hakkında

Güncel sanatta yılın umut vadeden sanatçıları için benzersiz bir keşif alanı olmayı başaran Mamut Art Project, sanat kariyerinin başında olan bağımsız yeteneklerin çalışmalarını koleksiyonerler, küratörler, galeriler, kültür-sanat kurumları ve sanatseverlerle buluşturuyor.

Ulaşılabilir sanat alternatifi olarak yola çıkan ve her yıl yeni sanatçıların üretimleriyle gelişen Mamut Art Project, farklı alanlarda uzman isimlerden oluşan ve her yıl değişen jüri üyeleri tarafından başvurular arasından seçilen sanatçılara, kendi idareleri ile yürütebilecekleri, disiplinlerarası bir paylaşım ve sergileme imkanı sağlıyor. 50 sanatçının toplam 500’den fazla işinin sergileneceği Mamut Art Project 2019, 3-7 Nisan 2019 tarihlerinde Küçükçiftlik Park’ta gerçekleşecek. Özgür Can Taşçı’nın eserlerini 3-7 Nisan 2019 tarihleri arasında Küçükçiftlik Park’ta görebilirsiniz.

İlgili haber:

Metroda resim taşımak yasak, gerekçe: “Uygunsuz içerik”!

 


Etiketler: kültür sanat
İstihdam