31/12/2019 | Yazar: Umut Güven

Kullandığı renklerden çizgilerine kadar özgünlüğünü koruyan çalışmalarıyla İren Yılmaz’ın mental çöplüğü...

Renklerin ve Canavarların Dünyası’ndan bir hikâye: Mental Çöplük Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kullandığı renklerden çizgilerine kadar özgünlüğünü koruyan çalışmalarıyla beni etkileyen bir sanatçı, İren Yılmaz ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Bu söyleşide, her resminin ardında bir yaşanmışlığı bizlere sunan eserlerine ve bu eserleriyle bir farkındalık tohumu bırakma umuduna eşlik edeceğiz İren’in.

Senin hikâyeni duymak isterim. Sanatla olan ilişkin nasıl başladı, nasıl şekillendi?

Sanatla olan ilişkim biraz gereklilikten başladı. On sekiz yaşımdayken Borderline Kişilik Bozukluğu tanısı aldım. Ben on sekiz yaşımdan beri insanlara bunun ne olduğunu, bu krizler geldiğinde nasıl hissettiğimi, genel olarak hayatımda nasıl hissettiğimi, ruh sağlığı dengesinde neler yaşadığımı anlatmak için çabalayıp, anlatamazken buldum. En azından kelimelerimi kullanarak bunu yapamadım.

Kelimelerim bir işe yaramıyordu. Ben de çizmeye başladım. Çizmeye başlamadan önce çöp adam bile çizemeyeceğimi düşünüyordum, il kez 2018’de elime fırçayı aldım ve bir şeyler akmaya başladı benden.

Sanatı kendi adıma terapi olarak kullanmaya başladım. Sözcüklerle dile getiremediğim şeyleri çizimlerimle anlatmayı tercih ettim. Böyle böyle başladı her şey.

Sanatını paylaştığın platformlarda “mental çöplük” ismini kullanıyorsun. Bu ismin anlattığın hikâyeyle bir bağlantısı var mı?

Benim zihnimin tüm karmaşasından geliyor bu isim. Anksiyetem de var aynı zamanda ve o kadar karışık işliyor ki her şey zihnimin içinde gerçekten tam bir çöplük gibi.

“Her çizdiğimde travmalarımın çoğunu temizlemişim gibi hissediyorum”

Çizmeye ve üretmeye başladıktan sonra bir şeyler değişti mi? Yani artık kendini ifade edebildiğini hissediyor musun veya bir şeyler üretmek senin hayatına neler kattı?

Seyirci çizdiğim şeylerde neler okuyor asla bilemem. Fakat benim adıma üzerimden çok büyük bir yük kalktı ve her çizdiğimde travmalarımın çoğunu temizlemişim gibi hissediyorum. Özellikle Drama Queer “Hayalet Avı” sergisinde gösterdiğim eserlerin hepsi tamamen geçmiş travmalarımdan yola çıkarak yapıldı ve her bir tuval bittiğinde ben kendimi çok daha rahatlamış hissettim. Hatta şu an birazcık çizim tıkanıklığı yaşıyorum çünkü çoğunu atmışım içimden.

Yani eserlerinin her birinde senin geçmişinden bir parçaya şahit oluyoruz…

Aynen öyle.

Çizimlerin tuvale dökülmeden önce bir hazırlık sürecin var mı? Üretim sürecin nasıl seyrediyor?

Zihnim genel olarak düşünmekten kaynaklı olarak hep patlama seviyesinde ve düşündüğümde ben çizemiyorum. Duygularımın dışavurmasına ihtiyacım var, o travmaların o yaşadığım kötü anıların bende bıraktığı duyguların tamamen yansıması gerekiyor ki onlardan temizlenebileyim. Dolayısıyla zihnimin susmasına ihtiyacım oluyor.

Zihnim sustuğu zaman içimdeki her şey tuvale çok daha rahat aktarılabiliyor. Onun dışında ben hiçbir skeç yapmıyorum. Gördüğün tuvallerin çoğunun altında on, on beş tane farklı çizim vardır. Yani çiziyorum içime sinmediği zaman bir siyah çekiyorum ve yeniden çizmeye başlıyorum. İçime sinene kadar ta ki... O katmanlar ayrılırsa altlarında gerçekten onlarca farklı çalışma var her bir tuvalin.

Peki sanatını kendi cümlelerinle nasıl ifade ediyorsun? Bize biraz çalışmalarından bahsedebilir misin?

Ya ben her zaman canavarlar çizmeye çalışıyorum. Çünkü bu kötü anıları başka türlü gerçek bir hale dökemiyorum. Canavarlarımın, çizimlerimin gerçekten karanlık yanları var. Konular belki çok karanlık ama kullandığım renkler de her zaman çok aydınlık oldu. Bunun nedeni de temizlenmeye giden yolu parlak bir şekilde göstermek istememden dolayı. O canlı renklerle o karanlığın yarattığı kontrastı çok seviyorum.

Bir yandan da canavarlarımın queer sanat adı altında kullanıp kullanamayacağımızı bilmiyorum. Çünkü queer sanat daha tam olarak tanımlanamamış bir kavram gibi geliyor bana ve “nerede başlıyor?”, “nerede bitiyor?”, “nedir queer sanat?”, “ne queer sanat değil?” gibi sorular var zihnimde. Fakat ben kendimi queer bir sanatçı olarak görüyorum. Şu anki işlerimi queer sanat içinde göremesem de, üstüne çalıştığım bir işe göreceli olarak böyle bir başlık altında inceleyebileceğimizi düşünüyorum.

“Bu sergiyi yapmamın nedeni insanların ruh sağlığı dediğimiz şeye artık biraz önem vermesi gerektiğini düşünmemden kaynaklanıyor.”

İlk kişisel sergin Hayalet Avı, “Queerwall” kapsamında gerçekleşti. İnsanlarla, hayatındaki farklı dönemlerin yansımaları olan eserlerinin ilk karşılaşma anı senin için nasıldı?

Açıkçası çok gergindim. Çünkü yaptığım çalışmalar gerçekten çok kişisel işler. Her biri belki döktüğüm binlerce göz yaşına eşdeğer şeyler. O güne kadar ben hep kendim için çizdim ve bir gün sergi açacağımı düşünmüyordum. Fakat böyle bir fırsat çıktı karşıma ve değerlendirmek istedim bunu. Onun da bir şaşkınlığı vardı tabii.

Diğer yandan insanların işlerime ilgi göstermesini de beklemiyordum ama ilgi de geldi ve onun da bir şaşkınlığını yaşadım. Böyle gerginlik ve şaşkınlıkla geçen bir dönem oldu benim için.

Renkli işlerimin dışında mürekkep işerim de yer aldı sergide. Onları sergilemek daha da tuhaftı, onlar benim en toy hallerimin işleriydi çünkü.

Her şeyden önce bu sergiyi yapmamın nedeni insanların ruh sağlığı dediğimiz şeye artık biraz önem vermesi gerektiğini düşünmemden. Ufak bir aktivist yanı da var. Bu ne kadar ulaştı seyirciye emin değilim.

Serginin ismi benim ilgimi çekti, Hayalet Avı… Bunun bir sebebi var mıydı?

Geçmişimdeki hayaletlerim çünkü bütün bunlar. Benim peşimi bırakmayan, peşimi bırakmaları için çabaladığım ve onları tek tek yok etmek üzere avladığım bir şey olarak düşündük biz bunu. Sevgilimle beraber bulduk “Hayalet Avı” ismini.

Peki çizmek isteyen, üretmek isteyen insanlar için demek istediğin bir şeyler var mı? Çünkü senin gibi “çizmeyi çok isterim ama çöp adam bile çizemem.” diyen birçok kişi olduğunu tahmin edebiliyorum.

Ya sanırım sadece kendileri için çizmelerini önerebilirim. Bu konuda bencil olabilirler. Kendilerini merkeze alarak, yetenekleri olmasa bile sadece kendileri için çizmeleri gerektiğini hissediyorum.

* Bu söyleşi ilk olarak Kaos GL dergisinin “Gençlik” dosya konulu 168. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye; online aboneler dergi websitesinden ulaşabilir. Dergiyi internetten satın almak için ise Notabene Yayınları ile iletişime geçebilirsiniz.


Etiketler: kültür sanat
İstihdam