29/11/2006 | Yazar: Kaos GL

RADYO KAOS: Bozlak köyünün imamının karısı ve bebeği, bir kan nakli sonucu AIDS’e yakalandılar. Başta medya olmak üzere pek çok kurum ve kişi bir kez daha sapla samanı birbirine karıştırdılar. KAOS GL grubu olarak gerçekleştirdiğimiz haftalık radyo programlarından birini, AIDS’in tıbbi yönü ile ideolojik yönünün birbirinden ayırt edilemediği bu ‘olay’a ayırdık. Program 20.08.1996 tarihinde gerçekleşti.

RADYO KAOS: Bozlak köyünün imamının karısı ve bebeği, bir kan nakli sonucu AIDS’e yakalandılar. Başta medya olmak üzere pek çok kurum ve kişi bir kez daha sapla samanı birbirine karıştırdılar. KAOS GL grubu olarak gerçekleştirdiğimiz haftalık radyo programlarından birini, AIDS’in tıbbi yönü ile ideolojik yönünün birbirinden ayırt edilemediği bu ‘olay’a ayırdık. Program 20.08.1996 tarihinde gerçekleşti.

Programın derlemesini aktarıyoruz.

14. yüzyıl Avrupa’sında veba salgını bahsinin ve dehşetinin vebanın kendinden önce yayılması, toplumu korku salan metafizik bir olguymuşçasına sarsması, günümüzde AIDS kılığında devam etmektedir.

Özellikle Siverek’in Bozlak köyünde ortaya çıkan AIDS vakasının üstüne atlayan medya, her konuda olduğu gibi ‘skandal’ feryatlarıyla hem sayfaları ve ekranları ilgi toplayabileceği bir konuyla doldurmuş oluyor, hem de topluma salgın dehşetini yayıyor. AIDS nedir, diye sorma gereği bile duymayan insanlar kendilerini dehşete kapılmaktan alıkoyamıyorlar. Oysa AIDS 1981’den bu yana beliren bir şey. Bizim ülkemizde ise nerdeyse herkesin, hatta doktorların pek çoğunun bile AIDS cahili olduğu görülüyor.

Aslında, Bozlak köyü imamının karısı ve çocuğunun AIDS’e yakalanmaları tam bir kara mizah örneği. Özellikle AIDS ortaya çıkıp, Türkiye’de de gündeme geldikten sonra, her şeyden anlayan(!), bilgisi kendinden menkul köşe yazarları, AIDS’in ‘Tanrı’nın eşcinsellere verdiği bir ceza, bir lanet’ olduğu safsatasını defalarca yaydılar. Bunlar ya eşcinsel düşmanı ya da cahil. Çünkü herhangi bir hastalıkla bireyler ya da bazı gruplar arasında özel bağlantı aramak, hem ahlâkçı bir yaklaşım hem de ırkçılıktır. Kara mizah demiştik… Bu olayda da görüldüğü gibi bir imam karısı ve dünyadan haberi bile olmayan bir bebek AIDS’e yakalanabiliyor.

Benzer bir önyargıyı da İstanbul Müftülüğü göstermişti. Diyanet, cami vaazlarında AIDS konusuna da değinilmesini istediğinde, Müftülük buna hararetle karşı çıkarak İslam’ın kurallarına göre yaşanılan cinsellikle AIDS’in bir alâkası olamayacağını öne sürmüştü.

Aslında Diyanet’in de niyeti başkaydı. Çünkü Diyanet daha önce, Lut kavminin başına gelenleri hatırlatarak, AIDS’in eşcinsel hastalığı olduğu vurgusunu yapmıştı ve insanları yanlış bilgilendirerek asıl derdinin başka olduğunu ortaya koymuştu:

Eşcinsel hastalığı olduğu önyargısının yanı sıra, AIDS’in bir başka boyutu daha var. Gazetelerde okumuş, televizyonlarda görmüşsünüzdür… Karısı ve çocuğu ile birlikte, imam da, hemşehrileri ve komşuları tarafından kovuluyor. Bu yanlış ve rezil yaklaşım, onların cahilliklerinden ve köylülüklerinden kaynaklanmıyor. Çünkü aynı yaklaşımı entelektüel ve sorumluluk sahibi geçinen köşe yazarları da göstermekte. Aynı zamanda, bu insanlar, AIDS’in ne olduğunu ve nasıl bulaştığını söylemeye gerek bile duymadan, başka bulaşma yolları da olduğu halde, AIDS’i cinsellik (hatta eşcinsellik) ile ilgili bir hastalık olarak görmeye utanmazca devam ettiler.
Bu arada, ailenin avukatı, Kızılay’ın sorumsuzluğuna işaret ederek, tam bir işgüzarlık örneği gösterip, ‘dünyanın hiçbir yerinde böyle bir rezalet olmadığını’ iddia ediyor. Aynı şekilde medya da, tüm suçu Kızılay’da görüyor.

Medya, her zaman için kurumlara saldırmak gibi bir özelliği olmadığı halde, bu olay dolayısıyla, ‘nesnel habercilik’ adına günah çıkartırcasına Kızılay’a saldırdı.

Yıllar önce, Romanya’nın bir köyünde de 8 yaşında bir kız çocuğu, AIDS hastalığına yakalanınca (aynı şekilde kan nakli yoluyla) onun ailesi taşlanmıştı; bu ailenin, Bozlak köyündeki örnekte de olduğu gibi, köyü terk etmesi istenmişti. Romanya’daki çocuk, AIDS’i bir devlet yurdunda kalırken kapmıştı. Ailenin avukatı görmeli ki, bu tür ‘rezalet’lere dünyanın her ülkesinde rastlanabilir.
Romanya’da, çocuğun ailesi maruz kaldığı şiddetten dolayı, çocuğu yurda geri yolluyor. Türkiye’de olanlar da pek farklı değil. Devlet, tüm ikiyüzlülüğüyle aileyi Ankara’ya getiriyor. Aileye tedavi olanağı sağlamak bir yana, aileyi yaşadığı yerden uzaklaştırmak, bu ‘ bela’yı ortadan kaldırmıyor.

AIDS’li hastaların, bırakın köyü, kentte hatta tıp kurumlarınca bile dışlanmaları ve göz ardı edilmeleri hiç şaşırtıcı değil. Hastalığın kendisi lanetli olursa, hastalar sadece hastalıktan değil, aynı zamanda toplumdan da çekerler. AIDS hastalarına olan bu toplumsal baskı, manevi dışlamadan fiziksel şiddete kadar varabiliyor.

Çocukluğumda, AIDS’i ilk duyduğum zamanları hatırlıyorum. Elinde Tan gazetesi ile bir hışım odaya dalan teyzem ‘Ay çocuklar, sakın eşcinsellerden kan almayın, onlardan bir hastalık bulaşıyormuş, gazetede yazıyor!’ Sanki bizde de herkes zırt-pırt kan alır ya! Teyzem bir yana, o zamanlar hiç kimse, Tan gazetesi dahil neyin ne olduğunu bilmiyordu.

Medya ve ailenin avukatı, sağlık ocağı görevlilerinden tutun da Kızılay’ın bürokratlarına kadar zincirleme bir suçlamada bulunup, bu ‘rezalet’in başka bir yerde olamayacağını ileri sürmüşlerdi. Oysa aynı sorumsuzluk Kızılhaç için de geçerli. Bozlak köylüleri, tepkilerinden dolayı eleştirilebilir ama, 22. sayımızda da belirttiğimiz gibi Kızılay kanın %75’ini askeriyeden alıyor, o nedenle hiçbir testi uygulamaya gerek görmüyor! Burada sorun sadece HIV değil, Hepatit ya da başka bir hastalık etmeni de olabilir.

Kızılay kurumu, bu kanı satarken, HIV virüslü olduğunu biliyor muydu, bilemiyorum. Benzer bir olay daha önce Fransa ve İsviçre’de de yaşanmıştı. (Bunun için 3. sayımıza bakabilirsiniz.) Fransa’da da birkaç doktor yargılanarak, Fransa devleti aklanmış oluyordu. Burada da birkaç bürokratı yargılayarak devleti aklamaya çalışıyorlar. Ama ne AIDS’le ilgili bir şey yapılıyor ne de önyargılar değişiyor. Yani devlet bildiğiniz gibi…




Kaynak: Kaos GL, Eylül 1996, Sayı 25


Etiketler: insan hakları, sağlık
nefret