16/04/2018 | Yazar: Yıldız Tar

“Bu adaylık tiyatro camiamız açısından bir ilk”

Seyhan Arman en iyi kadın oyuncu ödülüne aday Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Yeni Tiyatro Dergisi, Küründen Kabare oyunuyla sahneleri sarsan Seyhan Arman’ı “en iyi kadın oyuncu” ödülüne aday gösterdi. Arman KaosGL.org’a: “Bu adaylık tiyatro camiamız açısından bir ilk” dedi.

Fotoğraf: Yıldız Tar / Kaos GL

Yeni Tiyatro Dergisi bu yıl altıncısını vereceği “Emek ve Başarı Ödülleri” adaylarını açıkladı. Trans kadın oyuncu Seyhan Arman da “en iyi kadın oyuncu” dalında ödüle aday oldu.

“Ödüllerin en büyüğünü seyirciden aldım”

Çokça beğenilen Küründen Kabare oyunuyla sahnelerin tozunu atan Arman, aday gösterilmesine ilişkin KaosGL.org’a konuştu. Arman, “Ödüllerin en büyüğünü seyirciden aldım” diyerek şöyle devam etti:

“Tiyatro dünyasından ödül almak/aday olmak elbette önemli benim açımdan. Aslında bu yıl ödülün en büyüğünü seyirciden aldım ve hayatımdaki en iyi tiyatro sezonumu geçirdim. Ayrıca bu adaylığın hem ben, hem de tiyatro camiamız açısından bazı ilkleri barındırıyor olması da sevindirici. Sinemada örneğini artık görebildiğimiz bu tutumun tiyatro dünyamıza da yansımış olması bir basamak daha ilerlediğimizi gösteriyor. Bu cesareti gösteren Yeni Tiyatro Dergisi Emek ve Başarı Ödülleri jürisine sonsuz saygılarımı sunuyorum; teşekkür ederim.”

Emek ve Başarı Ödülleri

Yeni Tiyatro Dergisi, tiyatromuza ulusal ve uluslararası düzeyde kazandırdıkları değerli katkılar nedeniyle her yıl tiyatro emekçilerine ödül veriyor. Ödüllerin beşincisi geçtiğimiz yıl Mayıs ayında Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat Merkezi’nde düzenlenen törenle sahiplerini buldu.

Yeni Tiyatro Dergisi 6. Emek ve Başarı Ödülleri’nin Arman’ın da yarıştığı Başarı Ödülleri’ni kazananlar, 30 Nisan 2018 Pazartesi, Ödüller Gecesi’nde açıklanacak.

Yeni Tiyatro Dergisi şu an Türkiye’de “aylık” olarak çıkan hakemli “tek” sahne sanatları dergisi. Sahne sanatlarında başta tiyatro sanatı ve bilimi olmak üzere operaya, baleye çağdaş dansa yer verip bu alanlarda görünürlük yarattığı gibi, pek çok akademisyenin, yazarın ve eleştirmenin yazma motivasyonunu destekleyerek, bu alana yeni yazarlar ve eleştirmenler kazandırdı.

Küründen Kabare hakkında

Küçük yaşlarda, okulda aslında başarılı da bir öğrenciyken kendisindeki farklılığı ağabeyi, babası ve çevresindekiler fark edip psikolojik ve fiziksel şiddet uygulamaya başlayınca çaresiz ailesinin yanından Ankara’ya, ordan da İstanbul’a kaçan Serpil, şimdi 30’lu yaşlarında… “Yirmi bin dolara mal ettiği kadınlığıyla” bir trans bireydir.

Bir yandan, sonunda bulduğu “en iyi seçenek”le telefonda devre mülk tatil satmaya, bunu yapabilmek için her telefonla müşterisinin, patronunun kısacası “diğerleri”nin beklentisini karşılamaya çalışırken, bir yandan da alay edilen çocukluğundan, yıllardır görmediği ailesine, seks işçiliği, radyo DJ’liği yaptığı zamanlardan, ilk uzun ilişki serüvenine, Sarı Sinan’ın adamlarından canını kurtarmak için kendine Diyarbakırlı Deli Serpil lakabını yapıştırıvermesinden, ilk “çark”a çıkma deneyimine, bu toplumda bir transseksüel olarak yaşamanın hikâyesini içerden bir bakışla seyirciyle paylaşır.

Serpil, herkes ya da herhangi biri gibi şu sıralar gerçekten bir call center’da çalışmakta mıdır yoksa alışık olunduğu üzere çoktan bir trans cinayetine kurban mı gitmiştir? Muammadır. Herkesin her gün daha fazla para kazanmak ya da işten kovulmamak, birine kendini beğendirmek ya da onaylanmak, iyi geçinmek, aman başını belaya sokmamak için şekilden şekle girdiği bir dünyada Serpil “kendi gibi olmak”tan başka bir “tercih” yapmamıştır... Geriye kalan ya da yaşamaya zorlandığı hayatsa, herkes gibi, onun için de; içinde toplumsal ahlaktan ezberlenmiş ön yargılara, ekonomik zorluklardan, aile hayatına pek çok denklemi barındıran maruz bırakılmış bir zorluklar ve zorunluluklar silsilesidir aslında.

Serpil Çakmaklı diyerekten…

Arman; beğenilen, sahnelerde fırtınalar estiren oyunu ve Diyarbakırlı Deli Serpil’i Kaos GL dergisinin “Mizah” sayısına anlattı. Umut Güner’in sorularını yanıtlayan Arman’a göre Serpil “kendi hayatının başrolü”:

“Diyarbakırlı oluşu tamamen benim bir olayda Diyarbakırlı oluşumla alakalı. Şöyle; İstanbul’a ilk geldiğimde İran’dan gelmiş Melisa diye bir kız vardı ve ortamda herkes onu bir şekilde dışlıyordu. Aynı otelde hepimiz 3-5 kişi bir odayı paylaşırken Melisa 2 kişilik odaya 2 kişilik para vererek tek kalıyordu (Tıpkı oyunda ki Nurçin Otel sahnesi gibi). Çünkü ‘ötekiydi’. Benim de yabancı olanlara karşı başka bir sempatim vardır. Evlerinden uzaktalar diye üzülürüm. Melisa ile aramız iyiydi ve benim için hiçbirimizden ‘faklı’ değildi. Neyse Melisa Elmadağ’da tek başına ev tutmuştu ve aynı apartmanda oturduğu bazı kabadayılar ona zorluk çıkartıyordu. Benden yardım istedi Melisa. Ben de apartmanı bastım. Evet gerçekten apartmanı bastım. Hangi akla hizmet orasını bilemiyorum. Apartmanda bağıra çağıra milleti tırstırmaya çalışırken tamamen doğaçlama olarak “Benim adım Diyarbakırlı deli Alev lan” diye kükredim. Sanırım Diyarbakırlı olmanın o zamanlar bendeki imajı ‘arızalı’ olmaktı. Alev ismi de –yine sanırım- görmüş geçirmiş olmakla alakalıydı. Ve bu olay Küründen Kabare’yi yazarken Diyarbakırlı deli Serpil olarak yansıdı. Neden Serpil bilmiyorum. Ama oyuna göre: Serpil Çakmaklı diyerekten Serpil.”

Söyleşinin tamamını okumak için Kaos GL dergisine şuradan abone olabilir veya dergiyi internetten satın almak için ise Notabene yayınları ile iletişime geçebilirsiniz. 


Etiketler: kültür sanat
nefret