24/11/2006 | Yazar: Kaos GL

‘Ve biz kadınlar, militarizme, devlet şiddetine, aile içi şiddete, namus adı altında işlenen cinayetlere, tacize, tecavüze, cinsiyetçiliğe, emeğimizin sömürülmesine, cinsel kimliklere karşı ayrımcılığa, zorla evlendirilmeye, kısacası kadına yönelik, fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddete karşı mücadele etmenin yolunun yan yana gelerek, kadın dayanışmasını yükseltmekten geçtiğini biliyoruz.’ Ankara Kadın Platformu’nun 25 Kasım bildirisi.

‘Ve biz kadınlar, militarizme, devlet şiddetine, aile içi şiddete, namus adı altında işlenen cinayetlere, tacize, tecavüze, cinsiyetçiliğe, emeğimizin sömürülmesine, cinsel kimliklere karşı ayrımcılığa, zorla evlendirilmeye, kısacası kadına yönelik, fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddete karşı mücadele etmenin yolunun yan yana gelerek, kadın dayanışmasını yükseltmekten geçtiğini biliyoruz.’ Ankara Kadın Platformu’nun 25 Kasım bildirisi.

KAOS GL - 25 Kasım 2006

25 Kasım 1960. Yer Dominik Cumhuriyeti, Mirabel kardeşler; Patria, Minerva ve Maria Terasa Trujillo diktatörlüğü tarafından tecavüz edilerek katledildiler. Bu kadına yönelik şiddetin ilki değildi sonuncusu da olmadı...

Bugün Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü. Ve şu anda, Irak’ta, Afganistan’da, Lübnan’da, Filistin’de bombalar altında bir kadın ve bir çocuk ölüyor, yalnızca topraklar değil kadın bedeni de işgal edilmeye çalışılıyor. Militarizmin demokrasinin ve güvenliğin tek garantisi olarak sunulmaya çalışıldığı ülkemizde de militarizm her gün her alanda devlet eliyle üretildiği gibi, devletin şiddetine karşı geliştirilen mücadelelerde de tek seçenek olarak dayatılıyor. Başta devlet olmak üzere her kesimin güvenlik gerekçesiyle sığındığı silahların gölgesinde kadınların, çocukların en temel hakları olan yaşam hakları ellerinden alınıyor. Nefret söylemleri ile birbirine yabancılaştırılan halkın kaynakları kadına yönelik şiddetle mücadeleye, kadınların ve çocukların daha iyi bir yaşam sürmesine değil emperyalist silah tüccarlarına akıtılıyor. Militarizm bugün yalnızca orduyla sınırlı değil. Doğumdan ölüme, okulda, iş yerinde, ailede, muhalif harekette, her yerde meşruiyetini kadın ve çocukların canları pahasına ilan etmiş bulunuyor. Militarizm iddia edildiği gibi güvenliğimizi sağlamıyor, bizleri yok ediyor. Onlarca polis karakollarının işkencehanelerinde, cezaevlerinde kadınlar devlet eliyle sistematik işkence görüyor. Eşitlik, özgürlük, adalet isteyen kadınlar yapılan bu sistematik işkencelere iki kat daha maruz kalıyor. Ülkemizde süren savaş ortamında Kürt kadınlar, militarizmin cinsel saldırılara dönüşen yüzüyle karşı karşıya bırakılıyor. Ateşkes taleplerine verilen cevap yine savaş ve çatışma oluyor. Ama dünyanın neresinde olursak olalım biz kadınların özgürlük haykırışları her türlü baskıya rağmen hiçbir zaman susturulmadı susturulamayacak.

Gelsin baba, gelsin koca, gelsin devlet, gelsin cop inadına isyan inadına isyan inadına özgürlük

Jin Jiyan Azadi!

Devlet Şiddetine Son!

Ve şu anda dünya çapında binlerce kadın eşlerinden, babalarından dayak yiyor, aşağılanıyor, eve hapsediliyor, konuşmasına izin verilmiyor. Biz kadınları ortalaştıran sadece anatomik ve fizyolojik yapımızın benzerliği değildir. Geçmişte de bugün de bizi ortaklaştıran, dünyanın neresinde olursak olalım bize sadece kadın olduğumuz için en güvenli yer olarak bildiğimiz evlerimizde, en güvenilir kişiler olarak bildiğimiz babamız, erkek kardeşimiz ya da kocamız tarafından ve temel insani haklarımız olarak bildiğimiz şeyleri savunduğumuz anda uygulanan sistematik işkencedir. Bu işkence o denli, yaygın ve meşru kılınmıştır ki erkekegemen sistemin başrol oyuncuları işkenceyi hayatın tuzu biberi olduruvermiş, bu işkenceye baş kaldıran kadınları namussuz addetmiş, namus adına kadınlar öldürülmesine, intihara zorlanmasına göz yummuş, canını kurtarmak için sığındıkları yere sığınak demeyi ayıp saymıştır.

Namusumu kaybettim bulmayacağım kimsenin namusu olmayacağım

İncirlik yıkılsın kadın sığınağı yapılsın

Mezar değil sığınak istiyoruz

Ve şu anda, travesti ya da transeksüel bir kadının yüzüne kezzap atılıyor, tecavüz ediliyor, işkence görerek öldürülüyor. Ötekileştirilen kadınların toplum içinde yaşam alanları daraltılıyor, en kötü koşullar altında yaşamaya zorlanıyor. Çalışma hakları ellerinden alınan kadınlara tek seçenek olarak fuhuş dayatılıyor.

Cinsel kimliklere özgürlük!

Ve şu anda bir kadın işyerinde, sokakta, evinde tacize uğruyor, yanıyor, sosyal güvencesiz düşük ücretle çalıştırılıyor, çocuğunu bırakacak bir yer olmadığı için işinden ayrılıyor. Kapitalizm görmezden geldiği kadın emeğini sömürerek besleniyor, güçleniyor.

Eşit işe eşit ücret

İşyerinde cinsel tacize son!

Ve su anda eşcinsel kadınlar cinsel yönelimlerini söylemekten korkuyor, var oluşlarını reddetmeleri için psikolojik tedaviye zorlanıyor, zorla evlendiriliyor, kendilerini düzelteceklerini iddia eden erkeklerin tacizine-tecavüzüne uğruyor, cinsel yönelimlerinden dolayı işten atılıyor, öldürülüyor.

Lezbiyenler Vardır!

Bugün her şeyden rant sağlamaya çalışan ticari bir kuruluş olarak medya kadın bedenini meta olarak görüyor, cinsiyetçiliği ve ayrımcılığı yeniden üretiyor. Üçüncü sayfa haberlerinde zaten mağdur olan kadını bir kez daha mağdur ediyor, şiddet uygulayanın ise ününe ün katıyor. Şiddetin failleri yerine şiddet gören kadını teşhir ediyor, şiddete haklı gerekçeler üretiyor.

Medya tecavüze ortak olma!

Medya tecavüzüne hayır!

Bugün 25 Kasım Dünyanın her yerinde kadınlar şiddete hayır demek için sokaklara alanlara çıkıyor. Farklı dillerde farklı seslerle mücadeleyi enternasyonal kadın dayanışmasını yükseltiyor. Tarih bizler için yalnız şiddete tanıklık etmedi, tarihimiz Lilith’den bu yana itaat etmemenin, mücadelenin ve başkaldırının tarihidir. Uğradıkları şiddet sonucu yaşamları ellerinden alınan, hapsedilen, cezalandırılan kadınların yanında, yüzlerce yıldır tüm bu baskı ve sindirmeye direnerek, kadın dayanışmasını büyüten kadınların tarihidir.

Ve biz kadınlar, militarizme, devlet şiddetine, aile içi şiddete, namus adı altında işlenen cinayetlere, tacize, tecavüze, cinsiyetçiliğe, emeğimizin sömürülmesine, cinsel kimliklere karşı ayrımcılığa, zorla evlendirilmeye, kısacası kadına yönelik, fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddete karşı mücadele etmenin yolunun yan yana gelerek, kadın dayanışmasını yükseltmekten geçtiğini biliyoruz.

Yaşasın Kadınların Enternasyonal Dayanışması!

ANKARA KADIN PLATFORMU

*İmzalayan Kuruluşlar:

• Ankaralı Feministler

• DTP’li Kadınlar

• EKD

• İHD

• Kadın Dayanışma Vakfı

• Kadın Tiyatrosu

• Kaos GL

• KESK

• Kırk Örük Kadın Kooperatifi

• ÖDP

• Öteki-Ben

• Pembe Hayat

• SDP

• Toplumsal Özgürlük Platformu

• Uçan Süpürge

Etiketler: insan hakları
nefret