05/05/2013 | Yazar: Deniz Faruk Zeren

Şiirin bu ‘bordo gülü’, bu genç ölüm güzellerinden ‘şarabı helvayla içmeyi seven’, ‘siz inanmayın bir gün değişir elbet/güneşe ve rüzgâra tapan rüzgârın yönü’ diyen Arkadaş Z. Özger…

Şiirin Bordo Gülü Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Şiirin bu “bordo gülü”, bu genç ölüm güzellerinden “şarabı helvayla içmeyi seven”, “siz inanmayın bir gün değişir elbet/güneşe ve rüzgâra tapan rüzgârın yönü” diyen Arkadaş Z. Özger… 
 
“…/ Vajinadan fışkıran bir bebeğin yanaklarını ilk kez annesi öperse başka kimse öpmez mi./ hadi Vietnamlı insanlar savaş içinde sevişir diyelim/ türkiyede hiç mi savaş yok yani/ ben şimdi hangi yanağımı Leyla Halide uzatsam Türkiyeli gerillacılara vuruluyorum/…/ Hesaplaştırdı/ bir gün yenerim isyanımı/bireyci bağış böceklerinden müfrezeyle katılırım ordumuza/ emekçi tekaüdü babamı da alırım yanıma…/” diyor Eylül 1970 “Müfreze” adlı şiirinde Arkadaş Zekai Özger. Erken, amansız ölüm güzellerindendir Arkadaş. Sabahattin Ali’ninkine benzer ölümü. Önder Babat’ınkine… Sinsi, kurnaz, pervasız, hesapsız…
 
1973 yılı Mayısı’nın ilk günlerinde Ankara’da bir hastanenin morgunda ipince, upuzun, cansız, solgun bedeni bulunduğunda henüz yirmi beş yaşındadır Arkadaş. Sokakta, baharın ilk günlerinde bulmuştur ölüm onu. Dudağının kenarında bir “bordo gül” gülümseyişiyle gidişinin nedeni “beyin kanaması” olarak geçer raporlara, tutanaklara. Oysa bir süre önce Arkadaş’ın da kaldığı SBF Öğrenci Yurdu basılmış, birçok öğrenci gibi Arkadaş da feci şekilde dövülmüştür. Başından ağır darbeler almış Arkadaş’ın ince zarif bedeni belli ki dayanamamış, bir süre sonra kanayıp gitmiştir. Dövülerek… Başından… Sabahattin Ali’nin de başını taşlara vurmuşlardı. Önder Babatı da başından kurşunlamışlardı… Tıpkı öyle…
 
Arkadaş Z. Özger, günümüz şiir dünyasının baronlarla, beylerle, piyasa adamlarıyla, eciş bücüş şiirimsi metinlerle şişirilmiş, dumura uğratılmış çatısı altında ne yazık ki unutulmaya terk edilmiştir nerdeyse. En acıtanı da bu genç ölüm güzeli sosyalist şairi, genç sosyalistlerin yeterince sahiplenmemesidir belki de. Oysa ülkemiz şiirinin yakın tarihinde ipince bir damardır Arkadaş Z. Özger’in şiiri. “Hangi yanağını Leyla Halide uzatsa Türkiyeli gerillacılara vurulan” enternasyonalist bir damar. İpince deyişimiz şiirinin herhangi bir zayıflığından değil; gerçekten ipincedir, sesiyle, soluğuyla, biçimiyle, özüyle ipincedir. Duru, naif, sessizce akan…
 
“Sakalsız bir oğlanın tragedyası”dır belki de Arkadaş’ın sahnelediği. Ama o, “ucuz ve kolay dizelerin sıvandığı bir dünyayla, yaslanıp şiirin pisliklerine/üşütüyorum kendimi baharlara yazlara/direniyorum soyut somut ne varsa/uyuz bir kedi gibi kaşınıyor edebiyat/ bulup işlemenin yolunu yordamını/duvarları o çok yüksek duvarları ıslatıyorum…7…/ diyorum kan irinsiz güzel değil/bir rahibe ancak bu kadar ihanet edebilir kendine…/ deyişindeki kadar adamıştır kendini şiire. Başından sonuna bir arayış şiiridir Arkadaşınki. Her mısrasında kendi özgün sesini, şiir kaygısını koruyan ve kuşağının entelektüel birikimini, toplumsal duyarlılığını, acılarını ve özlemlerini kendi bilincinin, yüreğinin potasından şiire damıtmaya çalışan bir arayış. Döneminin atılgan ruhu içerisinde estetik kaygısını elden bırakmadan ve hatta bunu daha da güçlendirip sıradanlıktan kurtarmaya çalışarak yazar Arkadaş. Asıl inceliği, özgünlüğü buradadır. Eskiyi yıkmaya cüret etmiş 71 kalkışmasının yarattığı toplumsal anaforda yeninin içinde daha yeni arayışıdır Arkadaş’ın şiiri. Çünkü “uyuz bir kedi gibi kaşınıyor(dur) edebiyat”. Çünkü “bir rahibe ancak bu kadar ihanet edebilir kendine”.
 
Peki neden unutulur Arkadaş Z. Özger? Neden kimi “büyük” şairler adını ve şiirini almazlar ağızlarına. Bir bellek yitimi midir bu? Belki de edebiyat piyasası henüz keşfetmemiştir. Henüz banka yayıncıları sırasını getirememiştir. Büyük tirajlı burjuva gazetelerinin kültür sanat ekleri adına yarışmalar düzenleyip, ödüller vermiyorlar hâlâ. Vardır elbet bir bildikleri. Belki de Önder Babatı neden ağızlarına almıyorlarsa aynı nedenledir. Faili meçhul?dür çünkü o da. Hiç faili aranmamıştır. Belki de “…/ezilmişliğin kompleksiyle büyüdüm böyle/ yaşayamadığım günlere özlemli/ yaklaşmak istedikçe burjuva özentilerine/ sınıfım çekiyordu beni/yaklaştıkça üşüyen damarlarımdaki hınç/çekildikçe yanıyordu sınıfımın ateşinden…/” dediği ve “…/vur gülüm vur gülüm vur gülüm/vur sen de burjuva ayakkabılarının altına…/” diye haykırdığı için.
Ama unutmamaktan da öte, Arkadaş Z. Özger’in şiirinden, sesinden damlayan umudu edebiyatın, şiirin ağa babalarının karşısına dikmeye çalışan, ondan beslenmek durumunda olan onun yaşıtı genç sosyalist şairler, şiirle boğuşanlar, “/biz şimdi gidiyoruz gibi ya dostlar/bir gün döneriz elbet/acısız adsız/ölüm suyu sürünün/sürünün ölüm suyu/bir ölü bin dirinin kanıdır/besler hayatsuyu…/” deyişini bilirler.
 
71 devrimci kalkışmasının estetiğidir Arkadaş’ın şiiri dersek bu abartı olmayacaktır. Çünkü “Alnını dağ ateşiyle ısıtan/yüzünü kanla yıkayan dostum/senin/uyurken dudağında gülümseyen bordo gül/benim kalbimi harmanlayan isyan olsun/şimdi dingin gövdende/uğultuyla büyüyen sessizlik/birgün benim elimde/patlamaya sabırsız mavzer olsun/başını omzuma yasla/göğsümde taşıyayım seni/gövdem gövdene can olsun…/” deyişi o mevzilerden mayalanıp yükselen ve bu güne yol gösteren, o müthiş siper yoldaşlığının sesidir. Soluğudur. Çünkü o, “kentli dağlıların haklı sevdasını” bilen, hisseden, anlayan, yaşayan bir şairdir.
 
Rahat okunan şiirden rahatsız olan bir şair Arkadaş. Biçimi ve özü zorlayan, edindiği şiir tekniğiyle yetinmeyen, kendi sınırlarını aşma çabasından kaçınmayan bir şair. Tüm bu yönleriyle yol gösterici olduğu kadar şiirde eylemcidir de. Bazı şairlerin şiirlerinin artık zamanının geçtiğini, kolay öykünülebilir olduklarını, o adı sanı olan şairler gibi kolaylıkla yazılabileceğini göstermek için onlar gibi yazıp eskiye incelikli bir saldırıda bulunabilmiş bir şairdir. Halk söylencelerinden beslenmesini bilen, günlük konuşma dilini ustalıkla, şiiri incitmeden kullanabilen bir biçeme sahiptir şiiri. Şiirinde sıkça rastladığımız “olmuşuk, diycez, kapıcaz, dolucak vb.” sesler oldukça doğal bir söylem içinde estetize edilmiştir. Ondaki çatışmalı ruh hali toplumsal çatışmanın o güçlü rüzgârıyla birlikte süzülür şiirine. Çocukluğundan itibaren boğuştuğu hastalıklar, aksayan ayağı, ipince bir beden ve o bedene uygun ipince bir “ruhsal”  dünya oluşturmuştur Arkadaş’ta ki bu şiirlerinde netlikle görülebilir.
 
Şiirin bu “bordo gülü”, bu genç ölüm güzellerinden “şarabı helvayla içmeyi seven”, “siz inanmayın bir gün değişir elbet/güneşe ve rüzgâra tapan rüzgârın yönü” diyen Arkadaş Z. Özger daha fazla okunmalı, daha fazla sahiplenilmelidir sosyalist aydınlanmacılarca.

Etiketler: kültür sanat
İstihdam