18/03/2015 | Yazar: Umut Güner

17 Mart Dünya Sosyal Hizmet Günü dolayısıyla Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Cihan Aydın’la ‘sosyal hizmet’ hakkında görüştük.

Sosyal hizmet: ‘Hayır mesleği’ değil, hak savunuculuğu Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
17 Mart Dünya Sosyal Hizmet Günü dolayısıyla Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Cihan Aydın’la “sosyal hizmet” hakkında görüştük.
 
17 Mart Sosyal hizmet günü dolayısıyla Türkiye’deki sosyal hizmet politikalarını ve uygulamalarını değerlendirmen mümkün mü?
 
Derdi insan hakları ve sosyal adalet olmayan sosyal hizmet kuruluşları petrol şirketleriyle aynı işlevi görürler. Şirketrokrasi ve devletin sadaka kültürüne dayalı sosyal yardım ve hizmet anlayışında bir değişiklik yapmadığımız ve mücadele etmediğimiz sürece işlevimiz sistemin pasifleştirdiği sınıflar ve dezavantajlı gruplar üzerinde manevi tatminden öteye geçemez. Şu an ülkemizde bilinçli olarak tamamıyla sosyal yardıma ve manevi teselliye dayalı bir sosyal hizmet süreci işliyor. Aslında Maslow’un ihtiyaç hiyerarşisinin gayet farkında olan hükümet özellikle ekonomik geliri dar ve eğitimsiz sınıflar söz konusu olduğunda; tabi ki Freud’u, çevresi içindeki bireyi, sistem kuramını yok sayarak, anonim şirket olarak gördüğü organlarıyla alt sınıf ve ihtiyaç sahiplerini kendine mahkûm ediyor.
 
Bu süreçte yaşanılan birçok toplumsal sorun “insan fıtratı” adı altında dini argümanlarla da beslenerek bir anlamda sermaye ve din yoluyla modern devşirme ve kölelik sistemini devam ettiriyor. Aç olan, ihtiyaç sahibi olan bir insanın ona yardım eli uzatan bir eli tutmak istemeyeceği konusunda şüpheleri yok. Kadın cinayetleri, cezaevinde çocuklara yapılan işkenceler, cinsel yöneliminden dolayı bireyi intihara kadar sürüklenmek zorunda kalan bu sistem içerisinde bizler de bir anlamda sosyal politikalardan kaynaklanan bu sorunlara karşı zamanla duyarsızlaşıyoruz ve duyarsızlaşacağız.
 
Bu süreçte yaşanan tüm tatsız olayların faturasını toplum olarak o eylemi gerçekleştirene kesmekten çekinmeyeceğiz. Bir toplumsal soruna karşı sorumlunun bir kişi olarak gösterilip başlatılan toplumsal linç operasyonu, sinirleri hafifletir ve bizleri duyarsızlaştırır. Bir toplumsal olaya bir meslek grubunun vereceği “kişisel odaklı” bir tepki kabul edilemez. O yüzden onu var eden sebepleri çözmek zorundayız. Ülkemizde sosyal hizmetin koruyucu ve önleyici tedbirlerinin hiçbiri uygulanmamaktadır. Özgecan’dan sonra kaybettiğimiz en az 25 kadın için söylüyorum:
 
Yaşı kaç olursa olsun; 17 veya 27, katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim...
 
Sosyal yardımlara indirgenmiş bir sosyal hizmet mümkün mü?
 
Sosyal yardımlara indirgenmiş bir sosyal hizmet tabii ki mümkün, aynı zamanda “manevi sosyal hizmet”i de buna entegre ettiğinizde tadından yenmeyecek bir sosyal çalışma olağanı da yaratmış olursunuz. Sosyal yardımın bu kadar işlevsel olma nedenlerinde biri yardım ettiğiniz danışana karşı doğal olarak gelişen hiyerarşinin birçok noktada sıkıntısız işleyebilmesi. Koca bir sınıfı tahakküm altına kolayca alabilmeniz. Bir insana sahip olduğu hakkı öğretebilmek ve onun mücadele etmesi için yanında yer almaktansa, danışana verdiğiniz sosyal yardım, birkaç dini referanslı telkinle hem yardım eden, hem de yardım alan açısından manevi bir haz sağlıyorsa, bundan daha güzel ne olabilir öyle değil mi? Yoksa bir ülkede bazı insanlar bir asgari maaş değerinde kadehten nasıl su içebilecekler?
 
E doğal olarak her meslek grubu da sosyal çalışma yapabilir gibi bir mantık çıkar ortaya. Büyük şirketlerin yaşlı bir amca sevindirmesi sempatik bir durum alır. Sosyal çalışmacı unvanının farklı meslek grubuna verilebilmesinin neden bu kadar kolay olduğunu da bu mantıkla baktığınız da anlamak hiç de zor değil.
 
Manevi Sosyal Hizmet’ten kastınız nedir peki?

Manevi sosyal hizmet diye bir şey yok aslında, yurtdışındaki dini kurumlar ile siyasi organlar arasındaki iletişime baktığınızda din adamlarının özellikle ABD ve Avrupa’da sağlam bir ticaret ağı kurduğunu görürsünüz. Adı geçen topraklarda yüzlerce yıllık bir alışkanlık ve aynı zamanda çok yönlü bir sömürgecilik tekniği olduğundan, sosyal çalışmacıların dini referanslarla değil din adamlarıyla beraber çalışma yürüttüklerini görürsünüz. Bu ticaret ağının ne kadar yarar sağladığını yeni fark eden ve her zaman insanların inançlarını çıkar olarak kullanmak isteyen hükümetler de doğal olarak buna yönelirler.
 
Gelişmiş ve sosyal refah seviyesi yüksek ülkeler bir şekilde bilime daha fazla değer atfedildiğinde bu konuda maneviyat noktasında “ticari” kaygı dışında da doğal olarak rejim değişikliği ve dini referanslar noktasında kaygılar gütmezler. Yani bir Avrupa ne kadar dini referansla beslenirse beslensin eğitim seviyesi yüksek bir toplumun olduğu müddetçe; karanlık çağa geri döndürmeniz mümkün değil. Bizim ülkemizde bu durumun devamlılığı doğal olarak az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler kategorisinde değerlendirileceğinden yozlaşmaya ve gerilemeye yol açar. Özellikle mevcut hükümet bu yüzden mevcut hayat görüşünü “toplumsal değerlerimiz” adı altında tüm topluma empoze etmek amacıyla yurt dışından kendi işine gelecek şekilde araklayarak ve içini boşaltarak manevi sosyal hizmet kavramı yarattılar.

Mesleğimiz "maneviyatı" her türlü kültür ve yaşam şartlarında kişinin kendi isteği doğrultusunda kolaylaştırılmasıyla ilgili bir olguyla değerlendirebilir ancak. Bir ateiste sosyal hizmete giriş dersini Hz. Muhammed üzerinden öğretmeye kalkarsanız, meslek olarak sınıflararası ve siyaset üstü bakma yetinizi kaybetmiş olursunuz. Bu aşamada bir uzmandan da kendi hayat görüşü çerçevesinde danışanlarına yaklaşması kadar doğal bir durum olmaz. Bu ayrım toplumda nasıl kutuplaşma yaratıyorsa meslek içinde de sizi kutuplaşmaya götürür. Şu an mesleğin olduğu ayrım da maalesef bu noktada. Muhafazakârlığın olduğu noktada bilim ve bilime dayalı çalışma üretemezsiniz. “Bilim, ilk günahtır. Bütün günahların tohumudur. Yalnızca budur ahlak: Bilmeyeceksin!”

Türkiye’de sosyal hizmetlerin muhafazakârlaştığını söyleyebilir miyiz? Son olarak eklemek istediğin bir şey var mı?


Muhafazakâr sosyal çalışmacı olmaz, sosyal çalışma sosyal hizmet bilgi, beceri ve değerinin ihtiyaç sahibi olduğu düşünülen insanı değişime ve gelişime entegre edebilme ve sosyal işlevini artırması ile ilgilidir. Bizler rehber değiliz, yol gösterici hiç değiliz. Bizlerin görevi kolaylaştırıcılık ve bir anlamda sorunun danışana en az etkilenecek şekilde benimsetip, kendi çözüm yollarını bulma noktasında güçlendirmektir. Bizler hak savunucuyuz.
 
Radikal sosyal çalışma pratiklerini ilke edinmiş, yoksula yardım etmekten çok ekmeğini onunla paylaşabilecek bilinçte uzmanlar yetiştirilmediği sürece; ezilenlerin pedagojisine hakim olmadığımız bu süreçte, sosyal çalışma amacından sapacak ve sistemin en kabul edilebilir dostu olarak görülecektir, sosyal hizmet adı sadece panellerde ülke gerçeklerinden uzak atıflarla anılan ve pratikte saygı görmeyi hak etmeyecek, "hayır mesleğinden" öteye geçemeyecektir Tüm bu bilinç içerisinde bu mesleğinin doğası ve gelmesi gerektiği noktayı kavrama derdinde olan, insan davranışlarını önemseyen ve empati kurma yetisini kaybetmemiş tüm meslektaşlarımın ve öğrenci dostlarımın dünya sosyal hizmet gününü kutlarım. 

Etiketler: yaşam
İstihdam