16/10/2006 | Yazar: KAOS GL

‘Haysiyetimiz rencide ediliyor. Müşterilerin yanında küçük düşürülüyoruz. Saygınlığımız kalmıyor. Başarımız baltalanıyor. Her gün mutlaka bir iki pis, alaylı laf sokuşturuyorlar. (şeker şey, tatlı çocuk, kibar oğlan, topoş vs.) Bu şartlar altında hayat mücadelesi veriyoruz.’ N. Efes rumuzlu okuyucumuz ‘çalışma hayatında eşcinsel olmak’ı anlattı.

‘Haysiyetimiz rencide ediliyor. Müşterilerin yanında küçük düşürülüyoruz. Saygınlığımız kalmıyor. Başarımız baltalanıyor. Her gün mutlaka bir iki pis, alaylı laf sokuşturuyorlar. (şeker şey, tatlı çocuk, kibar oğlan, topoş vs.) Bu şartlar altında hayat mücadelesi veriyoruz.’ N. Efes rumuzlu okuyucumuz ‘çalışma hayatında eşcinsel olmak’ı anlattı.

KAOS GL

Rumuz: N. EFES
Şehir: İstanbul
Yaş: 29

Çalışma hayatında kimliğimizi ifade etmek mi? Şaka yapıyorsunuz herhalde. Tabii ki de edemiyoruz. Nasıl edelim? Kime edelim?

Gey olduğumuzu söylemememize rağmen şaka yollu, karakterimize, kişiliğimize, şeklimize saldırıda bulunuluyor, alenen benliğimizle alay ediliyor. Bu homofobik davranışlara cevap mı verelim işimizi mi yapalım şaşırıyoruz.

Zaten işin stresi yeterince ağır bir de bu dalga geçmekten başka hiçbir işe yaramayan serserilerin sataşmalarıyla, şaka yollu saldırılarıyla, saygısızlıklarıyla uğraşıyoruz. Haysiyetimiz rencide ediliyor. İş yerinde diğer herkese gösterilen, sokaktaki bir yabancının dahi göstereceği kadar bile bir saygıyı görmüyoruz. Müşterilerin yanında küçük düşürülüyoruz. Saygınlığımız kalmıyor. Başarımız baltalanıyor. Arkamızdan olmadık laflar ediliyor, bu pis laflar halimize acıyan çaycıdan, temizlikçi teyzeden kulağımıza geliyor.

Aciz duruma düşeceğiz, rezil olacağız diye şikayet de edemiyoruz. Zaten kime şikayet edeceğiz? Kaç iş yerinde "İnsan Kaynakları" departmanı var? Bütün gün kadınların yanı başında "götten, bacaktan, karıdan, kızdan" kadınları küçük düşürücü, insanlığı rencide edici şekilde bahsediyorlar.

Kimi patron da bunlarla bir oluyor, alkış tutuyor, kimisi de bu rezilliğe göz yumuyor, yadırgamıyor. Kadınlar da seslerini çıkartmıyor, mecburiyetten duymazlığa geliyorlar, çünkü
zaten elden hiç bir şey gelmiyoooooooor.

Hadi zaman zaman kadınları rahat bıraksalar da bizim gibilerle sürekli olarak uğraşmaktan vazgeçmiyorlar. Her gün mutlaka bir iki pis, alaylı laf sokuşturuyorlar. (şeker şey, tatlı çocuk, kibar oğlan, topoş vs.) Bu şartlar altında hayat mücadelesi veriyoruz.
Böylesi iş ortamlarında verim bekliyoruz. Yanlış anlamayın, iş yerinde gülmenin, espri yapmanın hiç bir sakıncası yok fakat kimse kimseyi cinsellikle alakalı olarak hiç bir şekilde, edepsizce rencide edememeli.

Bir başka unutmak istediğim tecrübem daha var. Bir patronumun cinsel yakınlaşmaya yönelik imalarda bulunduğunu utanarak yazıyorum. Israrla anlamazlığa gelince, çok sevdiğim, canla başla çalıştığım işimi kaybettim. GEY BİR PATRONUN DAHİ BİR BAŞKA GEYİ TACİZ ETMEYE HAKKI YOK. Masum, işe yeni başlamış, henüz liseden mezun olmuş, kızcaazlara ahlaksız para teklifinde bunmaya cüret ediliyor.

ÇALIŞMA YASALARINDA KESİNLİKLE DÜZENLEME OLMALI. Bu yasalar her iki cinsi de kapsamalı. Cinsiyetle alakalı sözlü tacize bir son verilmeli. (Cinsiyetle alakalı şaka, alay, dolaylı ima, ahlaksız teklif) Gerekli tedbirleri almayan, gerekeni yapmayan (tacizci elemanı uyarmayan, uzaklaştırmayan) iş yeri idareleri de cezai sorumluluk taşımalı. Arsızlığı, rezilliği, iğrençliği iş yerlerimizden çıkartmalıyız.

Şimdiye kadar eşcinsel örgütlenmeler veya herhangi bir dernekle ilişkim olmadı. Çünkü bu derneklerin elde ettiği bir başarıya şahit olmuş değilim, hiç duymadım. Halkımızın bu kuruluşların "yapıcı, yanlışları düzeltici" amaçlı olduğunun farkında olduğunu sanmıyorum.
Bu kuruluşlarda faaliyet gösteren kişilerin de görevlerinin bilincinde olduğunu sanmıyorum çünkü topluma dertlerini anlatmak yerine (belki de söz hakkı ve destek verilmediği için) genellikle "isyan" edercesine anarşik hareketlerde bulunuyorlar, tam aksine halkın tepkisini çekiyorlar. Kısır döngü.

Zaman zaman bu kuruluşların idaresine pasif kişiler getiriliyor ve bu kişiler de dizlerini kırıp oturuyor, kendilerine düşen toplumu geliştirici, yanlışları düzeltici, yapıcı atılımlarda bulunmuyorlar; dolayısıyla bunların yapması gereken görevler bilmem kimlere kalıyor. Yabancılar (şükürler olsun) bütün iyi niyetleriyle tavsiyelerde bulunuyorlar fakat onlar eğrileri ve doğruları bizim kadar iyi tespit edemezler ve bazı noktaları atlayabilirler.

Bizi düzeltmekte en büyük görev bize düşüyor. Bu yüzden bütün arkadaşlara tecrübelerini yazmalarını tavsiye ediyorum yoksa hiçbir şey düzelmez. Susmakla hiç bir yere varılmaz.
Bir iki cesur gey arkadaşın yapıcı atılımlarını gururla takip ediyorum, umarım devletimiz iyi niyetinize kucak açacaktır. Kişisel haklarımızı garantiye alacak yasalar bize mahsus değildir. Bu düzenlemeler her vatandaş için de ayni şekilde rahatlatıcı koruyucu olacaktır.
Kimse eşinin, bacısının, evladının, can dostunun bu durumlara düşürülmesine razı olamaz, olmamalı. Hadi yalvarırım söyleyin de düzelsin.


İş yerinde yaşadıklarınızı anlatın, "Tanıklıklar" sayfasında yayınlayalım.
Öyküleriniz için adresimiz: editor@kaosgl.com


Etiketler: insan hakları, çalışma hayatı
İstihdam