03/11/2014 | Yazar: Mehmet Akın

Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği’nin bahar seminerinde genç araştırmacılar LGBTİ ve queer alanlarındaki akademik çalışmalarının sunumlarını yaptı.

SPoD’dan genç LGBTİ araştırmacıları geçti Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği’nin (SPoD LGBTİ) gelenekleşen bahar seminerlerinden bir diğeri daha geride kaldı. Geçen hafta sonu Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin Fındıklı Kampüsü’nde gerçekleşen etkinlikte genç araştırmacılar LGBTİ ve queer alanlarındaki akademik çalışmalarının sunumlarını yaptı.
 
İki gün süren ve altı sunumun yapıldığı seminere birçok okuldan ve örgütten katılımcılar geldi. SPoD’un genç akademisyenlerin çalışmalarının LGBTİ örgütlenmeleriyle deneyimlerini paylaşması ve karşılıklı iletişimin artması için yaptığı bu seminerler serisi sonbahar ve ilkbahar olmak üzere yılda iki kez düzenlenmeye devam edecek.
 
“Erkeklik tekil değil, değişebilir”
 
Seminerin 25 Ekim Cumartesi günkü ilk oturumunda Maltepe Üniversitesi Sosyoloji bölümünden Mehmet Bozok “erkeklik” üzerine yaptığı çalışmalardan bahsetti. ODTÜ’de hazırladığı tezi “Trabzon’da erkekliklerin oluşumu” üzerinden dünyadaki erkeklik çalışmalarını ve Türkiye’ye bu alanın gelişini anlatan Bozok, Trabzon yerelinden örnekler verdi. “Erkeklik tekil değil, değişebilir” diyen Bozok, Trabzon’da erkekliklerin tarihle paralel oluşumuna dikkat çekti. Milliyetçi ve muhafazakâr söylemin bu erkekliklerin oluşumunda etkili olduğunu söyledi ve konuşmasını Trabzon üzerindeki gelecek tahayyülleriyle bitirdi. Mehmet Bozok’a göre “Trabzon’da kurulan Mor Balık LGBTİ oluşumu çok önemli ve değerli.”
 
Aynı günün ikinci oturumunda Marmara Üniversitesi’nden Selin Pürselim Arning, “tescil edilmiş hayat ortaklığı”ndan bahsetti. Avrupa ve diğer Batı ülkelerinde örneklerini gördüğümüz, evlilik kurumundan farklı olarak, birlikte yaşayan çiftlerin sosyal, ekonomik ve siyasal haklar nedeniyle edindiği “hayat ortaklığının” Türkiye hukukuna yansıyacağını, Türkiye hukukundaki bu alanda boşlukların olduğunu anlattı. Arning’e göre, özellikle mal edinimleri konularında Batı’da kurulan hayat ortaklıkları bazı durumlarda Türkiye’de sorun yaratabilir.
 
1950’lerde çıkan kafası karışık Seksoloji dergisi
 
Cumartesi gününün son sunumu Bilgi Üniversitesi STK Çalışmaları Merkezi öğretim görevlisi Laden Yurttagüler tarafından verildi. Yurttagüler, “1950’ler Türkiye’sinde ‘doğal olmayan’ cinsellikler ve cinsiyet kimlikleri” başlıklı konuşmasında, 1950’li yıllarda çıkmış dergi ve gazetelerden örnekler verdi. “LGBTİ konularında basının tam bir dilinin bu dönemde oluşmadığını” söyleyen Yurttagüler’e göre “Özellikle Seksoloji isimli dergi tıbbi bir dille cinsellik konularından bahsediyor.” Bu dergide Freud’un psikanalist teorisine ve Alfred Kinsey’in cinsellik üzerine çalışmalarına atıfların çok fazla olduğunu, fakat eşcinsel veya transeksüel bireylerle ilgili kararsızlık olduğuna dikkat çekti. Kadın eşcinselliği daha “normal ve doğal” görüldüğü bu dönemde, erkek eşcinsellik ve translık “çok anlaşılamayan” olgular olarak gözüküyor.
 
“Bayan yanı” koltuk
 
Seminerin ikinci gününde ilk oturumda Hacettepe Üniversitesi’nden Burcu Şenel, yaptığı yüksek lisans tezi olan “Kadınları seven kadınların gündelik hayatta yaşadığı ayrımcılık ve direniş” çalışmasından örnekler verdi. Şenel’e göre eşcinsel veya biseksüel kadınlar, yaşadıkları problemlere karşı gündelik hayatlarında direniş gösteriyorlar. Bunun sadece LGBTİ ya da feminist örgütlenmelerle olmadığının altını çizen Şenel, kadınları seven kadınların kendi özel yöntemlerinin de olduğunu belirtti. Şenel, özellikle “erkeksi” kadınların gündelik hayatlarında en çok otobüs yolculuklarında problem yaşadığını, çünkü “bayan yanı koltuk” uygulaması nedeniyle otobüste tepkilerle karşılaşıldığını belirtti. Diğer bir problem de Şenel’e göre cinsiyet ayrımı olan tuvaletlerde yaşanıyor.
 
Edebiyatta LGBT’ler hep vardı
 
Edebiyatçı Serdar Soydan, seminerin ikinci gününün ikinci oturumunda Tanzimat ve erken Cumhuriyet dönemi edebiyatından LGBT temsil örnekleri verdi. Soydan’a göre, her dönem edebiyatında LGBT temsiller edebiyatta mevcut fakat bunlar ortaya çıkarılmıyor ya da araştırılmıyor. Tanzimat ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında da Türkçe edebiyatta birçok roman ve öyküde eşcinsel ya da trans karakterlerden bahseden Soydan’a göre “Bu hikâyelerde eşcinsel ve trans karakterler en sonunda heteroseksüelleştiriliyor.” Serdar Soydan, konuşmasında Nabizade Nazım’ın “Yadigarlarım”, Tıflî’nin “Hançerli Hanım Hikâye-i Garibesi”, Ahmet Mithat’ın “Dürdane Hanım” ve Recaizade Mahmut Efendi’nin “Ekrem Saime” eserlerinden örnekler verdi.
 
Seminerin son oturumunda T-Der avukatı Sinem Hun, Medeni Kanun’da bulunan “cinsiyet değiştirme” maddesinin bölümlerini interaktif bir şekilde dinleyicilerle tartışmaya açtı. 2002 yılındaki yasa değişikliğiyle kabul edilen bu kanun maddesinin tartışıldığı görüşme dökümlerini de okuyan Sinem Hun, “yasanın konudan uzak kişiler tarafından hazırlandığını” söyledi. Trans bireylere geçiş süreçlerinde büyük psikolojik ve hukuki problemler yaratan bu yasanın Anayasa ve uluslararası hukuk sözleşmelerine aykırı olduğunun altını çizen Hun, trans geçiş sürecinde hâkim ve psikologların keyfî kararlarının etkili olduğunu söyledi. Hun’a göre hukukçular, özellikle hâkimler bu konuda çok bilgisizler.
 
SPoD LGBTİ, bu konuşmaları yakın zamanda podcast olarak sunmak istiyor. Bahar seminerlerine gelecek ilkbahar aylarında devam edecek SPoD Akademi Grubu, tüm katılımcılara açık bir şekilde her Pazartesi 19.00’da Beyoğlu’ndaki ofisinde toplanarak okumalar yapıyor.  

Etiketler: insan hakları, eğitim
İstihdam