01/08/2008 | Yazar: Kaos GL

Yaşanan ve tanık olunan bu olaylar, geylerin başına gelen onlarca olaydan sadece ikisi.

Yaşanan ve tanık olunan bu olaylar, geylerin başına gelen onlarca olaydan sadece ikisi. Geylerin maruz kaldıkları, resmi ve gayri resmi kesimlerden gelen bu ve benzeri olayları kendilerine saklamaları bu gizli terörün açığa çıkarılmasını ve bilinmesini engelliyor.

NOT: ‘Çarşamba Söyleşileri’ başlığı altında her hafta kaosgl.org’da yayınlayacağımız bu bölüme deneyimlerinizi bekliyoruz. Yazılarınızı editor@kaosgl.org adresine gönderebilirsiniz.

Birinci Olay: Üç arkadaş Güvenpark'a arkadaş bulmak için gittik. Ben hoşlandığım birini gördüm. Yakınına oturdum. K. da yanımıza geldi. L. kendi tipi bir balamoz gördü ve gitti. Ben hoşlandığım adamla tanışmış ve sohbete başlamıştım. Birlikte olmaya karar verdik ama yerimiz olmadığı için uygun bir dış mekân bulmalıydık. Bu arada L. dönmüştü. Ayağa kalktık. Tam karşımızda yine aynı tipte bir adam daha vardı. Yanımıza geldi ve ikisi birden kollarımızdan tuttu. İkinci adam L.'yi kendine, benim yanımdaki ise beni ve K.'yı birbirimize kelepçeledi. Bizi Kumrular'a doğru götürüyorlardı. Götürürken üçümüzü de tartaklıyorlardı. Özellikle ikinci polisin (polis olduklarını anlamamıza izin verin) kendine kelepçelediği arkadaşa çok kötü davrandılar. Çünkü polise göre o arkadaşın konuşmaya çalıştığı balamozun ailesi de arkasından geliyormuş. Bunu gören polis, "bir aileyi bile yoldan çıkarıp rahatsız ediyorsunuz" diyordu. Tam Kumrular'ın girişinde L. kendini yere attı. Bayılma nöbeti geçiriyor ve feryat ediyordu. Bu durumu gören, yoldan geçmekte olan bir adam "ne oluyor" diye karışmak istedi. Polis ona "sen de mi ibnesin?" diye bağırdı ve "seni de götürürüz" diye tehdit etti. Adam avukat olduğunu söyledi ama yine de çekip gitti. Sonra bizi sokak üzerindeki Çankaya Kaymakamlığına götürdüler. Kaymakamlıkta 3 resmi polis vardı ama hiçbiri bizimle ilgilenmedi. Bizi içeri aldılar ve kelepçeleri çıkardılar. 100 metre ileride polis karakolu olmasına rağmen bizi niye buraya getirdiklerini doğrusu anlayamadık. Kimliklerimizi aldılar. Üstümüzü aramadılar. Paramızı almadılar. Bizleri uyduruk bir deftere kaydettiler. Telefon numaralarımızı aldılar ama bu numaraları hiç bir zaman aramadılar. Kayıttan sonra bizi getiren iki sivil, bir sopayı ikiye ayırdı. Ellerimize vurmaya başladılar. L.'yi çok dövdüler. Bizi döven adam fazla dövmedi. Bizleri dövmeye devam ederlerken bir telsiz mesajı geldi. Gelen mesaj bir yere gitmeleri gerektiğini söylüyordu. Bunun üzerine bizleri bıraktılar. Kimliklerimizi verdiler ve dışarı çıkardılar. Biz de şaşkınlıkla onlarla birlikte karakola doğru yürüyorduk. Bu arada da sohbet ediyorduk. Sorular soruyorlardı. Bize daha çok "ne zaman başladığımızı, bu işi para için mi yaptığımızı" soruyorlardı. Sonra "siz gidin" dediler. L.'yi döven polis, "kaçın da arkanızdan kurşun sıkayım" diye dalga geçti. L. "tekrar Güven'e gidelim" dedi, fakat gitmedik. Bizi kelepçeleyen polisi daha sonra (ikinci olayda) minibüste gördüm. Ama beni tanımadı ve kaymakamlıktaki kayıtların uydurma olduğunu anladım.

İkinci Olay: İki laçovari olarak Bulvar'da arkadaş bulma umuduyla dolaşıyorduk. Aniden bir beyaz minibüs önümüzde durdu. İki sivil vardı. Arabaya bindik. Arabada pek bir şey sormadılar. Doğrudan ikinci şubeye götürüldük. İki onlar iki biz üçüncü kata çıktık. Masa başı görevlisi kimliğimizi, kemer ve ayakkabı bağlarımızı aldı. İfadelerimizi aldılar. Korkutma amacıyla sert tavırları oldu. Ama hiç vurmadılar. İtiraf etsek önce dayak atacaklardı. Öyle tahmin ediyorum. Sürekli bize "ibne" diyorlardı. Ve bizlerin de öyle olduğumuzu itiraf ettirmeye çalışıyorlardı. Daha sonra ikimizi ayrı ayrı büyük bir salon kadar olan odalara koydular. Orada yataksız sert tahtalar vardı. Gece 1 civarındaydı. Bizler eşcinsel olduğumuzu kabul etmediğimiz için yarım saat kadar sonra diğer "suçluların" yanına getirildik. Eğer eşcinsel olduğumuzu kabul etseydik ilk koydukları yerde bırakacaklardı. Genelde gençler getiriliyor ve 24 saat bekleyenleri gönderiyorlar. Sabaha kadar sürekli gelen giden oldu. Bir ara suçlu kılığında sivil bir polis geldi. (Resmi polislerin ona davranışlarından dolayı tahmin ediyoruz.) Bizimle sohbet etti. İkimizin ağzını yokladı. Herkesi anons ederek çağırdıkları halde, onu yarım saat içinde doğrudan çağırdılar. Pek fazla sohbet etmedi, sonra çıktı gitti. Bizden sonra gelenler bile gittiği için, bizi unuttuklarını düşündük. Biz dâhil herkese temizlik yaptırdılar. Çöp döktürme, paspas, toz alma ve tuvalet temizliği gibi... Ben, polislerin odasının tozunu aldım. Bu sırada bir polis öylesine sorular sordu. Alındığımız yeri söylediğimde imalı imalı sırıttı. Akşam 10 civarında bizleri bıraktılar.

Eylül 1994, Sayı: 1

*Konuyla ilgili haberler:

[[TEO 10: Eşcinsel Ortamında Gey Olmak]]

[[TEO 9: Lezbiyen ve Anne Olmak]]

[[TEO 8: Evli ve Gey Olmak]]

[[TEO 7: Sivil Anayasa’da Eşcinsel Olmak]]

[[TEO 6: Eşcinsellik ve Yoksunluk Hali]]

[[TEO 5: Eşcinsel ve Gazeteci Olmak]]

[[TEO 4: Eşcinsel ve İşçi Olmak!]]

[[TEO 3: Eşcinsel ve Öğrenci Olmak!]]

[[TEO 2: Türkiye’de Eşcinsel ve Sanatçı Olmak!]]

[[TEO 1: Türkiye’de Kadın ve Eşcinsel Olmak]]

[[22 Mart’ta ‘Türkiye’de Eşcinsel ve Sanatçı Olmak’]]

[[9 Mart’ta ‘Türkiye’de Kadın ve Eşcinsel Olmak’]]

[[Türkiye'de Eşcinsel Olmak!]]


Etiketler: yaşam
İstihdam