12/08/2009 | Yazar: Kaos GL

Kendisini hayatın akışına amaçsızca bırakmış Gökhan'ın transseksüel Sanem'le arasında gelişen sessiz ilişkiye odaklanan 'Teslimiyet' adlı filmin çekimleri sürüyor.

Teslim olmayanlar Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Kendisini hayatın akışına amaçsızca bırakmış Gökhan'ın transseksüel Sanem'le arasında gelişen sessiz ilişkiye odaklanan 'Teslimiyet' adlı filmin çekimleri sürüyor. Yönetmen Emre Yalgın, 'Transekssüellerin hayatını, karikatürize etmeden, içeriden bakışla anlatma derdindeyiz' diyor.
 
Caddeden içeri giren yol hemen sağa kıvrılıyor. Karşıma bazısı eşofman paçalarını sıyırmış bazısı atletli adamlar çıkıyor. Akşam saatlerinde Tarlabaşı’nın ara sokakları için alışıldık bir manzara. Farklı olan bu adamların ışık taşımaya yardımcı, sete göz kulak olmaları. Mahalleli, Ankara’dan cebinde çok az bir para ama gönüllerinde büyük bir tutkuyla gelmiş sinemacılara yardım ediyor. Zaten kimi mahallelerde oranın sakinleriyle anlaşmadan çalışmak da kolay değildir.

Ankaralı sinemacılar hep üçüncü sayfa haberlerine indirgenen, çoğumuzun etrafından dolandığı bir konuyu, transseksüellerin hayatını gerçekçi bir bakışla perdeye taşımaya çalışıyorlar. Emre Yalgın’la Zeynep Özcan’ın yazdığı  ‘Teslimiyet’ kendisini hayatın akışına amaçsızca bırakmış Gökhan’ın Tarlabaşı’na taşınıp transseksüel Sanem’le arasında gelişen sessiz ilişkiye odaklanıyor. Aynı evde yaşayan dört transın en gençleri olan Sanem yaşanan büyük bir olaydan sonra Gökhan’a sığınır. İkisi için de tek çözüm kaçmak gibi görünmektedir.

Yönetmen-senarist Emre Yalgın filmin derdini özetliyor: ‘Bu ciddi hayat mücadelesinde herkesin bir anlığına bile olsa bütün kalkanları indirip yaslanacak omuz arama ihtiyacı var. Ancak bu gerçek hayatta mümkün olamıyor’. Yalgın sinemamızda transseksüel karakterlerin karikatürize edildiğini düşünüyor (haksız mı?): ‘Biz içeriden bakarak gerçek karakterler yarattık. Uzun gözlemler, birlikte yaşamalar üzerine kurulu bir senaryo yazdık.’

Gökhan işareti alır almaz elleri ceplerinde yavaş yavaş sokağın içlerine doğru yürümeye başlıyor. Bordodan yeşile oradan da sarıya değişen duvarların önünden geçerken yolun karşısındaki iki trans Hayat ve Mavi onu alıcı gözle süzüp laf atıyorlar. Tam olmuyor; prova tekrar edilecek.

Gökhan’ı oynayan Görkem Aslan’a öykünün arka planı ve transseksüellerin yaşamı konusundaki düşüncelerini soruyorum. ‘Şimdiye kadar bu iş süresince yaşadığım tecrübeleri yaşamamış bir adamken konuyu değerlendirme şeklim biraz farklıydı’ diyor, ‘Burada trans arkadaşlarla tanıştıktan sonra içimde bir şeyler evrildi, yerini buldu.’

‘Öldürülen mavi için oynuyorum’

Setin doğal olarak dinlenme ve hazırlık merkezi haline gelen mahalle kahvesi küçük ekibi bile alamayacak kadar küçük. Kamera açısı değişirken oyuncuların makyajları tazeleniyor. Mavi, yani Buse Kılıçkaya ilk oyunculuk dönemi için çok rahat görünüyor ama ilk başta zorlandığını itiraf ediyor. Zaten kendisini oyuncu olarak değil aktivist olarak tanımlıyor. Şimdi kısa bir bilgilendirme gerekiyor. Transseksüellerin ve travestilerin sorunlarını çözmek için üç yıl önce Ankara’da kurulmuş bir dernek var: Pembe Hayat. Buse de derneğin kurucusu. ‘Arkadaşlarım Mavi sana yakıştırılan bir roldür, sana inanıyoruz dediklerinde onları kıramadım. Öldürülen Çağla için oynuyorum; onun kostümü üzerimde. Amacım nefret cinayetlerine karşı bir direnç geliştirmek, elimden gelen çabayı göstermek.’
Etrafımı süzüyorum; az sayıda ışık, HDV formatta bir kamera, tek bir lens ve her işe koşturan çok genç bir ekip... Hem birilerine nasıl başardıklarını sorayım hem de alınacak biri olmasın. Görüntü yönetmeni Seçkin Savaş görünen köye samimi bir kılavuz oluyor: ‘Bu kamera için amacına hizmet eden bir araç demeliyiz. Konu ve durum itibarıyla bağımsız sinema yapıyoruz. Kredi çekilerek, yönetmen arabasını satarak, oyuncular para almadan çalışıyorlar. Herkes projeye inandığı için burada. Keza ben de.’

Halbuki geçen yıl bu film, Selanik’te Balkan Fonu’nu kazananlar arasındaydı. Emre Yalgın iki yılda başka bir destek bulamadıklarını ama beklemeyi de gerekli görmediklerini söylüyor. ‘Koşulları zorlayabileceğimizi düşündük. Zorladık da. Setimiz ne kadar gerilla usulü gibi görünse de herkes bu işin profesyoneli.’

Peki ‘Teslimiyet’in yolculuğu nasıl devam edecek? ‘Bu bir arthouse film (sanat filmi)’ diye söze başlıyor Emre Yalgın,  ‘İlk hedefimiz festivaller ama tabii vizyon da istiyoruz. Televizyon gösterimi olacağını düşünmüyorum. Tabii bu sadece Türkiye’de böyle değil. Neil Jordan’ın ‘Crying Game’ adlı filminin yapımcısıyla Selanik’te sohbet etmiştik. Kendi filmlerini de insanların yüzde 50’sinin çok beğendiğini ama geri kalanların nefret ettiğini ve bizim de başımıza aynı şeyin geleceğini söyledi.’

‘Gelmez inşallah’ diyorum, buruk bir tonla. Sokakta setin seyircileri artmış. Kucaklarında uyuyan çocuklarıyla kadınlar, plastik atıklarla dolu torbalarıyla yaşlı bir adam, ‘ne iş’ olduğunu çözemeyen iki genç... Sola kıvrılıyorum, caddeye çıkıyorum, dinlediklerimi ve bildiklerimi bir kez daha doğrulatmaktan korkarak hızla yolun öbür tarafına geçiyorum. 

KÜNYE
Filmin Adı: Teslimiyet
Yönetmen: Emre Yalgın
Yapımcı: Alper Şen
Senaryo: Emre Yalgın, Zeynep Özcan
Görüntü Yönetmeni: Seçkin Savaş
Yönetmen Yardımcısı: Tülün Uzun
Oyuncular: Buse Kılıçkaya, Didem Soylu, Görkem Aslan, Seyhan Arman, Ayta Sözeri
 
HAŞMET TOPALOĞLU
 


Etiketler: kültür sanat
İstihdam