20/11/2019 | Yazar: Kaos GL
Türkiye Psikiyatri Derneği ve Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği, 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü’nde ortak açıklama yayımladı.
Çizim: Aslı AlparTürkiye Psikiyatri Derneği ve Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği, 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü’nde ortak açıklama yayımladı.
Toplumsal yaşamın pek çok alanında devam eden translara
yönelik ayrımcılığa, dışlanma ve şiddete özellikle de sağlık hakkına erişiminde
yaşanan zorluklar hakkında kamuoyunu bilgilendirmek için hazırlanan açıklama,
transların karşılaştığı ayrımcılıklara dikkat çekiyor.
“Ayrımcılık Sağlığı Tehdit Eder” başlıklı açıklama, ayrımcı
söylem ve transfobik tutumların nefret söylemleri, nefret cinayetleri ve
intiharlara yol açtığını bildiriyor. Açıklamada transların yaşadıkları
ayrımcılığın sadece psikiyatri ve tıbbın değil tüm toplum kesimlerinin mücadele
etmesi gereken bir olgu olduğu da vurgulanıyor.
Açıklamanın tamamı
şöyle:
“Transfobik tutumlar, nefret cinayetlerinin ve intiharlara giden yolların
önünü açmaktadır”
“20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü’nde
toplumsal yaşamın pek çok alanında devam eden translara yönelik ayrımcılığa,
dışlanma ve şiddete, ama özellikle sağlık hakkına erişiminde yaşanan zorluklara
kamuoyunun dikkatini çekmek isteriz.
“Cinsiyet kimliği, kişinin benliğini hangi cinsiyetten
algıladığını belirtir. Trans, transseksüel ve transgender ise cinsiyet kimliği
doğumda tayin edilen cinsiyeti ile örtüşmeyen kişilerin sıklıkla kendilerini
tanımlamak için seçtikleri bir terimdir. Cinsiyet kimliği, seçilebilen ya da değiştirilebilecek
bir özellik değildir. Cinsiyet kimliği, kişinin öznel kimliğinin bir parçası
olduğu için trans olmak da tam zamanlı, yaşamın özel ve kamusal alanlarını
kapsayan bir varoluş biçimidir. Herhangi bir kişinin cinsiyet kimliğini veya
cinsel yönelimini gizlemek zorunda bırakılarak sağlıklı bir yaşam sürebilmesi
oldukça güçtür. Toplumu oluşturanların büyük çoğunluğu tarafından
genelleştirilen belirli “normallik” ölçütlerine ve cinsiyet normlarına
uymadıkları için translar ötekileştirilmekte ve kimlikleri çeşitli
mekanizmalarla bastırılmaya çalışılmaktadır. Trans bireylerin çoğu aileleri ve
sosyal çevreleri tarafından ayrımcılığa maruz kalmakta, cinsel kimlikleri
nedeniyle yoğun olarak psikolojik ve fiziksel şiddete uğramaktadırlar.
Translara yönelik nefret suçlarının takip edilmesi için geliştirilen uluslararası
bir proje olan “Transrespect versus transphobia”nın verilerine göre 2008-2018
yılları arasında kayda geçen 51 trans cinayeti ile Türkiye Avrupa ülkeleri
içinde ilk sırada yer almaktadır. Kaos GL’nin Homofobi ve Transfobi Temelli
Nefret Suçları 2018 Raporu’na göre de nefret suçu mağdurlarının büyük bir kısmı
psikolojik olarak olumsuz etkilenmekte, çok az bir kısmı profesyonel yardım
almakta ve olayı bildirmektedir. Maalesef sağlık çalışanları tarafından da
nefret suçuna uğradıklarını bildirmektedirler.
“Toplumsal yaşamın tüm alanlarında, herhangi bir kesim
tarafından sergilenen ayrımcı tutumlar ve bunların yaratacağı travmatik etkiler
kişilerin ruh sağlığını olumsuz etkileyebilmektedir. Ayrımcı söylemler,
transfobik tutumlar, tüm nefret söylemleri nefret cinayetlerinin ve intiharlara
giden yolların önünü açmaktadır. Maruz bırakıldıkları ayrımcılık ve şiddet
nedeniyle LGBTİ+ bireylerde intihar riski genel toplumdan yüksek
bildirilmektedir. Trans bireylerde intihar girişim oranının %30-35 oranında
olduğu düşünülmektedir. İntihar girişimi, trans ergenlerde trans olmayan
akranlarına göre 6 kat daha fazladır. Bu intiharların büyük bir kısmı
önlenebilir niteliktedir.
“Güncel bilgiler ve kılavuzlar ışığında bu duruma uygun
tıbbi yaklaşım kişinin cinsiyetine uygun bedensel ve toplumsal özellikleri
edinmesinin sağlanması, bunun için gerekli tıbbi desteğin sağlanmasıdır. Bu
süreçle transların ruhsal iyilik halinin ve toplumsal işlevselliğinin toplumun
genelinden farksız hale gelebildiği artık bilinmektedir. Dolayısıyla bu sürece
erişim sağlık hakkının görmezden gelinemeyecek bir bileşenidir. Translar,
kamuya ait pek çok sağlık kuruluşunda cinsiyet geçişi sürecinde hormon ve cerrahi
tedavileri için genel sağlık sigortalarından yararlanamamakta, sağlık
hizmetlerine erişim konusunda zorluk yaşamakta ve hak ihlallerine maruz
kalmaktadırlar. Dünya Cinsel
Sağlık Birliği 1999 yılında kabul ettiği Cinsel Haklar
Deklarasyonu’nda cinsel sağlığın da temel insan haklarından biri olduğunu,
‘cinsel eşitlik hakkı’ maddesinde insanların, cinsiyet, toplumsal cinsiyet,
cinsel yönelim, yaş, ırk, sosyal sınıf, din veya fiziksel ve zihinsel engel
gözetilmeden hiçbir ayrımcılığa maruz kalmamaları gerektiğini vurgulamıştır.
“Hayatın her alanında transların varlığını görmezden gelen
transfobik anlayışa karşı mücadele edilmesi, toplum sağlığı ve ruh sağlığı
çalışmalarında bir zorunluluktur. Farkındalık çalışmalarında stratejik bir
konumda olan hekim, öğretmen, hemşire, psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve benzer
alanlarda çalışan kişilerin translara yönelik önyargısız ve etik bir tutuma
sahip olmaları için temel müfredatlarında ayrımcılık karşıtı eğitime yer
verilmesi önemlidir. Trans bireyleri aşağılayan, ayrımcı davranan
profesyoneller, kendi alanlarının meslek örgütleri tarafından mesleği kötüye
kullanmaları nedeniyle disiplin kurullarında değerlendirilmeli ve bu kişilere
gerekli yaptırımlar uygulanmalıdır. Tıp fakülteleri ve farklı dallardaki
uzmanlık eğitimlerinde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği konuları
işlenmelidir.
“Nefret söylemlerinin ve suçlarının haksız tahrik
indirimleri ile ödüllendirilmesi yerine cezasızlığın önüne geçilecek tedbirler
alınması, ayrımcılığa karşı, transların eşit haklara sahip olmaları için
koruyucu yasal düzenlemeler yapılması, sağlık alanında trans bireylerin
ihtiyaçlarını sağlayabilecek ayrımcılıktan uzak sağlık hizmetinin
geliştirilmesi transfobiye ve nefret suçlarına karşı mücadelede önemlidir.
Transların yaşadıkları ayrımcılık sadece psikiyatri ve tıbbın değil tüm toplum
kesimlerinin mücadele etmesi gereken bir olgudur.
“Hem ayrımcılık ve nefret suçlarıyla, hem de bu sorunlarla
ilişkisi defalarca gösterilmiş olan intiharla mücadele toplumun tüm
kesimlerinin işbirliğiyle mümkündür. Herhangi bir özellikle ilgili yaşanan
ayrımcılık, diğer alanlarda yaşanan ayrımcılıklarla yakından ilişkilidir.
Ayrımcılıkla, dışlanmayla, nefret suçlarıyla ve bunların bedensel ve ruhsal
sağlığa olumsuz etkileriyle ilgili çalışmak, koruyucu ve tedavi edici sağlık
hizmetlerinin temel bileşenlerinden biridir.”
Etiketler: insan hakları, nefret suçları, sağlık hakkı