22/03/2010 | Yazar: İsmail Alacaoğlu

ABD Dış İşleri Bakanlığı, 2009 yılı İnsan Hakları ihlalleri raporunu yayınlandı.

ABD Dış İşleri Bakanlığı, 2009 yılı İnsan Hakları ihlalleri raporunu yayınlandı. Türkiye’deki LGBT bireylerin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelinde uğradıkları ayrımcılık ve şiddet de raporlandı. 

Amerika Birleşik Devletleri Dış İşleri Bakanlığının her yıl yayınladığı ve tüm ülkelerdeki İnsan Hakları pratiklerinin ve ihlallerinin yer aldığı 2009 yılına ilişkin raporu 11 Mart tarihinde yayınlandı. Cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet kimliği temelinde ortaya çıkan ayrımcılık ve şiddet başlığı altında Türkiye’deki LGBT bireylerin uğradıkları insan hakları ihlalleri raporlandı. 
Türkiye’de kanunlarda eşcinsellere yönelik ayrımcılık içeren açık bir ifade olmamasına rağmen LGBT bireylerin insan hakları için çalışan örgütlerin kanundaki “genel ahlaka aykırı” ve “doğal olmayan ilişki” kavramlarının LGBT bireylerin ayrımcılığa uğramasına ve polisini bunu kötüye kullanmasına gerekçe oluşturduğunun altını çizdiklerini belirttiği raporda, “kanuna ve ahlaka aykırı dernek kurulamaz” ifadesine dayanarak da LGBT hakları için mücadele eden derneklerin kapatılmaya çalışıldığı ya da faaliyetlerinin sınırlandırıldığı için kullanıldığı da yer alıyor.
 
Raporda 16 Ekim 2009 tarihinde Diyanet’in gerçekleştirdiği Şura’da eşcinselliğin bir davranış bozukluğu olduğu ve korkutucu boyutta toplumda yayıldığı ve eşcinselliğin kabul edilemez olduğuna ilişkin yayınladıkları karara da yer verilmiş.
 
28 Haziran tarihinde İstanbul’da gerçekleşen Onur Yürüyüşü’nde polisin yürüyüş sırasında koruma sağladığı ve herhangi bir şiddet olayının rapor edilmediğine işaret ediyor. Onur yürüyüşüne Avrupa’dan gözlemcilerin de içinde yer aldığı çok sayıda insanın katıldığını belirtirken, sivil toplum kuruluşlarının yabancı katılımcıların olduğu LGBT etkinliklerinim genellikle sorunsuz geçtiğini ancak yabancı katılımcıların olmadığı etkinliklere polis müdahalesinin daha yoğun olduğunu söylediklerini de ekliyor.
 
Raporda eşcinsel bireylerin ordu ile yaşadığı sorunlara da değinilmiş. Açık eşcinsellerin cinsel yönelimlerinden dolayı “sağlık nedenleri” ifadesiyle ordu hizmetine alınmadığı ve yine cinsel yönelimlerinden dolayı askere gitmek istemeyenlerin de eşcinselliklerini kanıtlama yükümlülüğü altına sokulduğunu; bunun için de bireyin kendisini cinsel ilişki sırasında gösteren fotoğraflar getirmesinin istendiğini belirtiyor.
 
İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir ve Diyarbakır’da ve daha küçük şehirlerde de inisiyatifler olmak üzere en az beş şehirde LGBT örgütlerinin faaliyet gösterdiğinin de altını çizen rapor, tüm bu grupların hepsinin polis ya da devlet otoriteleri tarafından taciz edildiklerine dair şikâyetleri olduğunun altını çiziyor. Bu problemlerin başında dernekleşme yolundaki engellemelerin olduğu belirtiliyor. 16 Ekim 2009 tarihinde SiyahPembe Üçgen’in kapatılmasına ilişkin İzmir’de bir dava açıldığını ve kapatılma gerekçesinin “genel ahlaka aykırı” olduğu ve davanın yılsonunda görülmeye başladığı yer alıyor. SiyahPembe Üçgen derneğinin tüzüğünün Ankara ve İstanbul’da hali hazırda yasal bir dernek statüsü kazanmış örgütlerin tüzükleriyle aynı olduğu da vurgulanmış.
 
Transseksüel bireylere sokakta yürürken “çevreye rahatsızlık verme” ve “trafiği aksatma” gibi gerekçelerle kesilen cezalar da raporda yerini almış. Transseksüel bireylerin İstanbul’da polis tacizine karşı Ekim ayında bir dava açtıkları ancak yılsonu itibari ile davada herhangi bir gelişme olmadığı da belirtilmiş. Rapor da İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın başlattığı transseksüel bireylere ceza kesen polislerin “bonus” ile ödüllendiriliyor olması da polisin transseksüel bireyler üzerindeki baskısının ve tacizinin şiddetinin artmasına neden olduğunun altı çizilmiş. Bu konu ile ilgili hükümet tarafından herhangi bir açıklama da yapılmadığı raporun dikkat çekildiği bir nokta. 10 Mart tarihinde öldürülen Ebru Soykan’ın daha önce defalarca polise cinayet zanlısı olarak tutuklanan şahıs hakkında şikâyette bulunduğu ve korunma talep ettiği belirtiliyor.
Raporun ele aldığı bir diğer hak ihlali de Hakem Halil İbrahim Dinçdağ’ın cinsel yöneliminden dolayı işini kaybetmesi. Dinçdağ’ın uzun bir süre hakemlik yaptığı ancak daha sonra Ulusal Futbol Ligi kuralları gereğince “sağlık nedenlerinden dolayı askerliğini yapmayan bireylerin hakem olamaz” yönündeki maddesine istinaden hakemlik referansını kaybettiği belirtilmiş.   
 
Raporda son olarak değinilen konu ise 9 Ağustos tarihinde duruşması başlayan Ahmet Yıldız cinayetine ilişkin. Babası Yahya Yıldız tarafından öldürüldüğü iddia edilen Ahmet Yıldız cinayetinin “namus cinayeti” olarak nitelendirildiğini belirten rapor, Ahmet Yıldız’ın San Francisco’da 2007 yılında gerçekleştirilen bir etkinlikte Türkiye’yi temsilen katıldığını belirtmiş.
 

Etiketler: insan hakları
nefret