23/05/2006 | Yazar: Kaos GL

Uluslararası Af Örgütü'nün açıkladığı yıllık raporunda Türkiye özellikle ceza yasası uygulamaları ve Güneydoğu'da insan hakları konusunda eleştirildi. TCK'de olumlu bulunan başlıca yön ise kadınları şiddetten korumaya yönelik hükümler.

Uluslararası Af Örgütü'nün açıkladığı yıllık raporunda Türkiye özellikle ceza yasası uygulamaları ve Güneydoğu'da insan hakları konusunda eleştirildi. TCK'de olumlu bulunan başlıca yön ise kadınları şiddetten korumaya yönelik hükümler.

KAOS GL

Örgüt, Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecinde yaptığı reformların iyileşme beklentisi yarattığını ancak yeni Türk Ceza Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ardından, belli konularda "barışçı olarak muhalefetlerini dile getirenlerin de cezai kovuşturmaya tabi tutulabildiğini" belirtiyor.

Güvenlik kuvvetleri göstericilere karşı yine aşırı kuvvet kullandığı gerekçesiyle eleştirilirken, işkence ve kötü muameleye yönelik şikayetlerin araştırılmadığı ve cezalandırılmadığı şikayeti varlığını koruyor.

İnsan hakları konusunda faaliyet gösteren Başbakanlık mekanizmalarının yeterli şekilde işlemediği ve yetkilerinin zayıf olduğu, Danışma Kurulu'nun çalışmalarının ise engellendiği vurgulanıyor.
Raporda son dönemde ülkenin doğu ve güneydoğusunda çatışmaların şiddetlenmesinin bu bölgede insan haklarının kötüye gitmesine yol açtığı gözlemi yer alıyor.

2005 yılında güvenlik güçlerince öldürülen 50 kişiden büyük bölümünün bu bölgelerden olduğuna dikkat çekiliyor.
Bu bağlamda Kürtçe'nin kullanımına yönelik Eğitim-Sen'in ve Kürd-Der'in kapatılması kararına da yer veriliyor.

'Savcı ve yargıçlar insan haklarını bilmiyor'

Yeni Türk Ceza Kanunu (TCK) ise rapor genelinde en çok eleştiri çeken unsur. Reformlara rağmen, ifade özgürlüğünü kısıtlayan pek çok hükmün varlığını koruduğu belirtilirken, kovuşturma ve kararlar "savcı ve yargıçların uluslararası insan hakları yasalarını bilmiyor olmasına" bağlanıyor.
Basının araştırmacı gazetecilik yapmasının yasalarla kısıtlandığı, hükümetin üst düzey yetkililerinin açıklamalarıyla muhalif görüşlerin dile getirilmesini engellemeyi ve cezalandırmayı tasvip eder göründüğü belirtiliyor.

Türklüğe hakaret suçlamasını içeren TCK'nin 301. maddesinin de gazeteci, yazar ve akademisyenlerin görüşlerinin "rastgele ve keyfi" olarak yargılanmasına yol açtığı savunuluyor.
Boğaziçi Üniversitesi'nde Mayıs ayında düzenlenmesi düşünülen "İmparatorluğun Son Döneminde Ermeniler" konulu konferansın iptali de ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına bir diğer örnek olarak gösteriliyor.
TCK'de olumlu bulunan başlıca yön ise kadınları şiddetten korumaya yönelik hükümler. Hükümler Belediyeler Kanunu'yla getirilen kadın sığınma evleri kurulması şartıyla destekleniyor.

Raporda işkence ve kötü muamelenin sürdüğü, ancak son dönemde siyasi tutuklulardan çok adi suçlulara yöneldiği, bu olayların yeterince araştırılmadığı, askerliğe karşı vicdani redde sivil alternatif gösterilmediği diğer eleştiriler arasında yer alıyor.

Uluslararası Af Örgütü, eleştirilerine örnek olarak Şemdinli'deki olayları, Birtan Altınbaş davasını, geçen Ekim'de Ordu'da beş gencin gözaltına alınışını, Orhan Pamuk, Hrant Dink, Şehmus Ülek, Baskın Oran ve İbrahim Kaboğlu hakkındaki davaları gösteriyor.

Kaynak: BBC Türkçe, 23 Mayıs 2006


Etiketler: insan hakları
nefret