03/08/2016 | Yazar: Kaos GL

‘Sosyal hizmet mesleği böyle bir şey miydi acaba?’ sorusunu ilk o balkonda sormuştum. Empati ile Sempati arasındaki çizginin belirsizliği mi?

Üç noktalık bir sosyal hizmet staj hikayesi Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

“Sosyal hizmet mesleği böyle bir şey miydi acaba?” sorusunu ilk o balkonda sormuştum. Empati ile Sempati arasındaki çizginin belirsizliği mi?

Tarık Şimşek, Kaos GL Dergisinin “Sosyal Hizmet” konulu 148. sayısına sosyal çalışmacı olarak Kaos GL’deki stajını yazdı:

Kaos GL Dergisi için bir staj yazısı yazmak… Üç nokta ile başlamak istedim yazıya çünkü; bu yazı benden ilk istendiğinde; masamdan dışarı bakmaya kalkıp, Kaos GL Derneği’nde ben staj yapmak nedir diye düşünmüştüm. Ve staj denen uygulamanın süreli –resmi olarak belki de- mi süresiz mi, eklektik olması mı gerekir gibi sorulara kafa yormak istediğim için yazının başına üç nokta koydum. Kaos GL Derneği’nde hep stajyerim ben aslında diye girişle gireyim. Kaos GL hep öğreten, öğrenilen, öğrettiğimiz, gözlemlediğimiz, kanıksadığımız olmayıp kanıksatılmış meseleler üzerine yeni açmazlar açarak büyüten bir “sivil toplum derneği”.

Kolay olmadı aslında; staja başlamam. 3. sınıf bir sosyal hizmet öğrencisi için zaten belirsizliklerle dolu bir grift mesleğin bir uygulamasını, bu grift mesleğin de halihazırda “ayrımcılık, insan hakları, homofobi,” gibi kavramları yeni yeni literatürüne sokan akademik çalışmaları olan bir disiplini,  Kaos GL gibi homofobi bütün meseleler üzerinde yoran bir dernekte uygulama dökmek elbette ki zor olacaktı.

Ankara Üniversitesi 3. sınıf stajları haftanın bir günü olmak üzere bir yıl oluyordu. Bir dirençle karşılaşıp karşılaşmama değil anlatmak istediğim; 3. sınıf bir öğrencinin yukarıda belirttiğim; meseler yüzünden zaten bir dirençle karşılaşması olağan bir durum. Kanıksatılan bizlere bu değil mi zaten? Hocam; “Seni 4. sınıfta oraya gönderelim” dediğinde; ben zaten oraya gittiğimi, resmi olarak üniversitemin orayı kabul etmesi için staj kapsamı dahilinde alınması gerektiğini belirtmiştim. Önemliydi. Bir üniversitenin üstelik “insan haklarını” dert edinmiş bir mesleğin, Kaos GL’yi resmi staj kapsamına alınma çabası.

Kabul edildim. İlk aylar; gözlemlemek üzerine geçti diyebilirim. Kofti bir gözlemlemekten bahsetmiyorum. Çarşamba Seminerleri vardı? (Keşke yine olsa;) Onun organizasyonunda görevlendirildim ilk aylar. Ah Kimler gelmedi o seminerlere; Alev Özkazanç, Gülsüm Depeli, Zafer Kıraç, Selçuk Candansayar, Tuğrul Erbaydar.. Melek Göregenli..vb. Gözlemlerken kendimi de eğiten bir yerdendi ilk aylar. Buralarda direk sosyal hizmeti ilgilendiren alanları konuştuk, hapishanede LGBTİ’ler, Ayrımcılık ideolojisi, Homofobinin Tıbbıleştirilmesi, Halk sağlığı gibi konularda bilgi sahibi olunmuştu.

Sonra alışınca; daha fazla görev almaya başladım. Haftasonu birkaç film gösterimi yapardık. (Jean Luc Godard, week-end filmini ilk orada izlemiştim mesela.) Bu etkinliklerin organizasyonunda yer almak, bir şeyleri planlama yeteneğimi geliştirdi diyebilirim bugün.

4. Sınıfa geçince; artık resmileşen staj uygulamasını Kaos GL’e vermek oldu. O zaman senenin ilk ayında; bölümden biri “bak yarın sıkıntı olmaz değil mi?” demişti. Anlamamıştım. Anladığım tek şey ise; homofobinin aslında salt “yılandan korkmak” gibi olmadığını, bunu bölümümde görece insan haklarına duyarlı birinden duymak, “staj” yapmak üzerinden bir şeyler düşündürtmüştü bana. Demek ki “Sıkıntı” olacağı bir gelecek yaratandı öbürüne göre; Kaos GL Derneği’nde staj yapmak. 4. sınıfta artık bir önceki yıl acemiliği kalkmış, daha rahat iletişim kurar olmuştum. Çok benzersiz uygulamalar yaptığımı söyleyebilirim. Etkinliklere gelen LGBTİ’lerle danışma amaçlı görüşmeler başladım sonra. Danışanlarla konuşa konuşa, bireyle sosyal hizmet uygulamasının kapsamı olan bireysel görüşme’yi gerçekleştiriyordum. Zamanla Kaos GL Dernek çalışanları bu çabamı gördükçe “görüşmek ve ilgilenmek” için daha fazla kişiyi yönlendirir oldular. Bir tanıklık, kanıksatılmışlıktan başka bir şeye dönüşüyordu artık. O sene, ülkenin her yerinden danışanların maillerini cevaplamaya ben de katıldım. Genelde; ailelere açılma, Askerlik, okul gibi yerlerde; yalnızlaştırılmış kişilerle yazışmak benzersiz bir deneyimdi. Yalnızlığa dokunarak birbirimizi büyütüyorduk o maillerle.

Bir büyük “vaka” geldi yılın ortalarında. Eşcinsel olduğu için babası albay tarafından sevgilisinden kaçırılan, bilinmen bir yerde saklayan müracaatçı. Haberlere konu olmuştu. Pembe Hayat Derneği ile beraber çalışılmıştı süreç içinde. Zorluydu. Benim görevim Kaos gl ile Pembe Hayat arasında bilgi akışı sağlamaktı. Sanırım bir de; Sevgilisi saklanan, kaçırılanın üzüntüsüne o zamanlar akran desteği vermekti. Balkonda sigara içerdik. “Sosyal hizmet mesleği böyle bir şey miydi acaba?” sorusunu ilk o balkonda sormuştum. Empati ile Sempati arasındaki çizginin belirsizliği mi?

Kaos GL neticede bir sivil toplum örgütü, hayırseverlikten çıkıp, hak temelli yaklaşıma geçen bir sosyal hizmet için tam noktalık bir staj uygulaması gerçekleştireceğin bir yer. Bir sivil toplumun çevresini, hak savunucularını, insan hakları aktivistlerini tanıyabiliyorsunuz bir yandan. Diğer yandan, bazen sınırlı insan kaynağı ya da bütçesiyle olağanüstü işler gerçekleştirilmesine şahit olabiliyorsunuz. Üstelik LGBTİ alanın diğer alanlardan, diğer disiplinlerden bağımsız görmeyen, her alanda mutlaka sözü olan bir sivil toplum örgütü Kaos GL. O anlamda; her alandan biraz bal alabildim. Muhabirlik Eğitimi; LGBTİ’lerin medya temsili üzerinden nasıl gerçekleştiğini anlamamı sağladı mesela. Mültecilik alanında LGBTİ’lerin neler yaşadığını öğrendim..vb.

Şu an alanda çalışan bir sosyal hizmet uzmanı olarak, Kaos GL Derneği’nde staj yapmanın faydasını hak temelli bakış açısı kazandırdığı için gördüm. Aynı zamanda sadece insanlara yardım etmeyi şiar etmiş bir meslek değil, insan haklarını savunan bir meslek olabilmeyi bu uygulamalarda daha iyi gördüğümü itiraf etmeliyim.

Üç nokta ile başladığım yazıyı yine üç nokta ile bitsin istiyorum. Çünkü ben bu yazıda; Sosyal hizmet stajyeri olarak yaşadığım deneyimleri yazmaya çalıştım. Mutlaka eksik kalmıştır. Gerisini siz tamamlayın, devamı sizden gelsin, beraber büyütelim, Edip Cansever’in deyimiyle “karanfili elden ele” uzatarak paylaşalım istedim. Hadi sen de üç nokta koyabileceğin bir deneyim yaşa…


Etiketler: insan hakları, sosyal hizmet
İstihdam