27/04/2015 | Yazar: Tolga Alp Tuneli

Ankara’da vegan yiyeceklerin yanı sıra vegan ruj bile bulabileceğiniz VegAnka, hikâyesini kaosGL.org’a anlattı.

VegAnka: ‘Hayvan da sömürmek istemiyoruz, insan da’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Ankara’nın vegan sofrası VegAnka: “Veganlık aslında bir beslenme tercihi değil, etik ve ekolojik nedenler başta olmak üzere politik bir tercih... Yaşama ilişkin bir tutum. Dostluk ve kolektif var olma üzerinden ilerleyen bir ekibiz. İki kişinin yapması gereken bir işi tek kişi yapmıyor. Bir patronumuz yok.”
 
Ankara’da vegan yiyeceklerin yanı sıra vegan ruj bile bulabileceğiniz VegAnka, hikâyesini kaosGL.org’a anlattı.
 
VegAnka nasıl ortaya çıktı?
 
Anıl: Veganlığa ya da daha doğrusu hayvan özgürlüğüne dair olan hikâye Zorba ile girdi hayatımıza. Zorba evimizi paylaştığımız köpek dostumuz. Sonra biraz da Özgür’le, sohbetlerle, artan farkındalıklarla yavaş yavaş ilerleyen bir süreçti. Önce birer birer vejetaryen olduk, sonra vegan oldu kimimiz. Dışarıda beslenmenin ne kadar zor olduğunu fark ettik. Sadece çiğ köfte ve simit yemek sinir bozucuydu. Mekânlarda vegan menü yoktu ve bunun hayalini kurmaya başladık.
 
Fulya: Aslında vegan olduktan sonra biraz daha bu sürecin farkına vardım. Başka bir beslenme biçiminin olması, başka bir yaşam tarzının olması, alışkanlıklarımızın dışında bir şeydi aslında. İnsan, özellikle bulunduğumuz toprakların kültürüyle ilişkili olarak, çok alışık yumurtaya, süte, yoğurda, hayvansal gıdalara. Ailemizde et yemekle ilgili bir kalıp var aslında, heteroseksist bir kalıp da var. Bu kalıplar birbirine benzer aslında ve o kalıpları kırmak zor bir durum tabi. Dışarıda yemek yemenin zorluğu üzerinden hayaller kurmaya başladık. Keşke vegan-vejetaryen yerler olsa da keyifle yemek yiyebilsek diyerek. Maalesef Ankara’da vegan hiçbir yer yoktu. Hayal kurmakla başlamıştık zaten ve sonra biz yapsak diye düşündük.
 
Anıl: 7 yıl biyolog olarak çalıştım ve sonra aşçılık yapmaya başladım. Çalıştığım yerde daha çok et satılıyordu, bir süre sonra menüye vejetaryen yemekler ekledim. Potansiyelin olduğunu da gördüm aslında bu sayede. Et pişiriyorsun, et doğruyorsun, bu çok can sıkıcı bir durumdu. Oradan ayrıldıktan, sonra VegAnka çok hızlı bir şekilde hayata geçti. Biz bir başlayalım, gerisi gelir diye girdik işte. Önce çorba, sıcak sandviç olsun diye düşündük. 1 buçuk ayda oluştu aslında mekân. İlk menümüz sanıyorum 4 kalemden ibaretti. Hatta belki biri kahveydi. Çevremizdeki çoğu insan vegan olmasın, vejetaryen olsun diye diretti. Batarsınız bari vejetaryen olsun dediler. Tek başına vejetaryen olmak yetmiyordu. Vegan olsun dedik. Direttik. Asıl samimiyet burdaydı. Buranın yaşaması yalnız bizim sorumluluğumuzda değil, herkesin sorumluluğunda. Biz sadece vesile gibi hissediyoruz burda kendimizi.
 
VegAnka’nın nasıl bir duruşu var?
 
Veganlık aslında bireysel bir tercih değil. Topluma karşı bir tutum. Bireyin bireysel bir tercihi ama toplumsal bir sorumluluğu var. Politik bir tercih yani, beslenme tercihi değil. Etik bir tarafı var; ekolojik bir tarafı var, ve normların dışında kabul edilmesiyle öteki olmakla ilgili bir durumu da var.
 
Mekânın tasarımı nasıl şekillendi?
 
Az paramız vardı zaten bu yüzden çoğu şeyi kendimiz yapmaya çalıştık. Yılmaz çok yetenekli bir arkadaşımızdı zaten evde de öyle kendi eşyamızı üretiyorduk. Bir yandan dışarıda istediklerimizi bulamamak ve bir yandan ekonomik nedenler. Ve tüketimden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışmak. Mesela lambaları kendimiz yaptık. Masa ayaklarımızı hurdadan topladık. Köşe oturma gruplarımızı paletlerden yaptık ve benzeri. Yani tüketimden uzak durmaya çalışarak yeniden kullanmaya, değerlendirmeye yönelik bir çaba. Çoğu şeyimiz eksikti ve bir liste yaptık. Çoğu arkadaşımız da bize hediyeler getirdi ve bu şekilde oluştu.
 
VegAnka’da nasıl bir ekip var?
 
Bir kafe açıyorsunuz ve para karşılığında bir şeyler satıyorsunuz ve nasıl yapman gerektiğini tam da bilmiyorsun. Bilindik kuralların olmadığı, kendi üslubu olan bir yer VegAnka. Hep birlikte keyif aldığımız bir yer. Gönüllü çalışan arkadaşlarımız var. Kendi kendimizin işçisiyiz aslında. Arkadaşız zaten onun vermiş olduğu bir samimiyet var, dostluk üzerinde ilerleyen bir ekibiz. İki kişinin yapması gereken bir işi tek kişinin yapmak zorunda kalmamasına çalışıyoruz. Elbette hayvan sömürüsüne karşı durmaya çalışırken, insan da sömürmek istemiyoruz. Mekânda verilen su ücretsiz... Suyun satılması, paralı olması nerede olursa olsun ters bir şey aslında, plastik şişede olması da ayrıca kötü bir şey. İlkesel olarak su satmıyoruz, suyu ikram ediyoruz cam şişelerde. Mümkün olduğunca paketli hazır ürünler de yok meyve suyunu kendimiz sıkıyoruz.
 
Genellikle hangi yaş grupları ve kimler geliyor?
 
Aslında her yaş grubundan insanlar geliyor. 15 -20 arası, 50- 60 arası... Vegan bebek bile gelmişti. Bir genelleme yapmak istersek, daha yaşamın kıyısında duran, daha öteki, vegan düşünceyle karşılaşmaya açık insanlar geliyor -kendileri vegan olmasa bile. Diğer yandan Erasmus programı öğrencileri ve elçilik çalışanları da çok sık geliyor, Türkiye’ye çeşitli sebeplerle gelen adresimizi happycow’dan bulan arkadaşlar da var. “Ben orada ne yiyeceğim” diyerek gelen insanlar da oluyor ama sonrasında “Böyle yemekler varsa ben hep gelir yerim” diyorlar. “Ben vegan değilim bir sorun olur mu?”, “Ben vejetaryenim ama...” diyen bir sürü insan oluyor. Herhangi bir baskı hissettirdiğimizi sanmıyoruz ve insanlar daha rahat gelebiliyorlar.
 
Esnek fiyat çizgisinde yakalamak istediğiniz şey neydi?
 
İlk açtığımızda yemekler vb. şeyler için hiçbir fiyat düşünmemiştik, misafirler geldiğinde bir fiyat belirlememiştik ve söylerken biraz zorlandık hay allah ne desek falan diye. Sonrasında bir minimum, bir de maksimum seçenek çıkardık ortaya. Zorlanan insanlar oldu, bilmem siz karar verin dediler, o neymiş öyle diye kahkaha atanlar oldu. Optimum (tek) fiyat belirledik bir ara, bir süre sonra Ekşi Sözlük’ten tepki aldık. Sonra tekrardan geri döndük minimum ve maksimuma, alıştık, hoş da buluyoruz. Bir emek var ve günümüzde bu emeğin karşılığı da para. Minimum, zarara girmemek için; maksimum, buranın geleceği için aslında.
 
Menü neden sürekli değişiyor? Spesiyal yemekleriniz neler?
 
Hepimizin başının altından çıkıyor. Kendimizden yola çıkarak yapıyoruz. Deneyimlerimizden yola çıkarak bilindik lezzetleri değiştiriyoruz. Menüye mesela lahmacun koyduk. Etkileşimle giden bir şey aslında, talep görünce menüye dahil oluyor. Aslında her biri için spesiyal diyebiliriz.
 
Neyi hedefliyorsunuz?
 
Vegan restoranlar zinciri açmayı planlıyoruz. (gülüyorlar) Şu an için mekânın devam edebilmesi, çalışanlarını çok yormadan, daha az yorarak devam edebilmesi. Sonrasında kim bilir? Daha detaylı anlatmak gerekli ama uzak bir hayal olarak kafenin yanı sıra dostlarımızla oluşturacağımız kolektif başka bir yapı.
 
VegAnka’da ne gibi etkinlikler yapıyorsunuz?
 
Bir yan odamız var o odada yoga, tiyatro, film gösterimi, çeşitli toplantılar vb. etkinlikler yapılıyor. Burası atölye yapmak isteyen arkadaşlara da açık. Hayvan barınağı atölyesi yaptık örneğin. Ayrıca kendini daha çok tiyatro ile ifade eden “yeraltı” adında bir topluluğumuz var ve bu odayı ticari olmayan, paylaşıma açık, alternatif bir sahneye çevirmek istiyoruz, bu amaçla dayanışma konserlerimiz oluyor, herkesi bekliyoruz bu konserlere.
 
Burası genellikle kalabalık oluyor. Yer bulma sorunu yaşanıyor mu?
 
Yer bulamama durumu olabiliyor. Gelenler oluyor, yer olmadığını gördükleri zaman geri gidiyorlar, telefonla arayanlar da oluyor. Pazartesi hariç 11:00 – 22:00 arası açığız. Yemek servisimiz ise 12:00 – 21:00 arası oluyor.
 
Mekânınızın bir LGBTİ politikası var mı?
 
Yıllarca toplumsal cinsiyet hakkında konuştuk. Kendi hayatımızda da bir şeyler yapmaya çalıştık bu konularda, kadın çalışmalarında da öyle. LGBTİ meselesini para kazanabilmek adına kullanan mekânlar gibi değiliz. Kendi hayatımız gibi burası. Elbette homofobi karşıtı bir mekânız.
 

Etiketler: yaşam, gezi/mekan
nefret