28/10/2002 | Yazar: Kaos GL

Ankara'daki İHD Genel Merkezinde, 27 Ekim 2002 Cumartesi günü saat 11.00'de iki antimilitarist, basın açıklaması yaparak vicdani redlerini açıkladılar.

Ankara'daki İHD Genel Merkezinde, 27 Ekim 2002 Cumartesi günü saat 11.00'de iki antimilitarist, basın açıklaması yaparak vicdani redlerini açıkladılar. Kaos GL, açıklamasında "Eşcinsel varoluşumuzu yadsıyan, inkar edemediğinde erkeklik ideolojisinin malzemesi yapan sosyo-kültürel koşullara, uygulamalara ve militarist kurumlara karşı kendi iradi ve ahlâkî duruşumuzu hep birlikte geliştirmeliyiz" dedi.

Kaos GL grubu, militarist kurum ve uygulamalara karşı olduğunu ve bu çerçevede vicdani ret hakkını ve vicdani retlerini açıklayan insanları desteklediklerini ifade etti. İstanbul Tahakküm ve Savaş Karşıtları İnisiyatifi de savaşın terörün meşrulaştırılmış hali olduğunu, tahakküm ve hiyerarşinin her biçimine karşı olduklarını açıkladı. İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül ise, İHD adına yapılan basın açıklamasıyla, vicdani ret hakkını bir sivil itaatsizlik eylemi olarak gördüklerini ve desteklediklerini belirtti.

KAOS GL Basın Açıklaması

Her devletin kendi gücü oranında konuştuğu ve gerisinin palavra olduğu uluslararası arena, yeni bir savaşla sarsılıyor. Afganistan'a yönelik saldırının yansımaları "erkeklik" ve "askerlik" sarmalı ile kuşatılmış olan içinde yaşadığımız toplumda da karşılığını buluyor. Cinsiyetçiliğin ve homofobinin her zaman doruğa çıktığı savaş ortamında, Anadolu topraklarının öz evlatlarından olan biz eşcinsellerin barış saflarını tercih edeceğimizin ve savaşa karşı olduğumuzun bilinmesini isteriz.

Militarizmin kendinden menkul dokunulmaz kurumları, eşcinsellere hele ki askerlik söz konusu olduğunda, pervasızca dokundu, aşağıladı, yaraladı ve hayatı zehir etti. Başta ordu kurumu, bir eşcinsel için, eşcinsel olarak ulaşılması mümkün olmayan bir lütuf olarak sunuldu. "Erkeklik"in, kurumsal militarizmin kalesi olarak bilinen "ordu" kurumunun, kadınları ve eşcinsel erkekleri dışlaması, onların askerlik yapıp, savaşamayacağı anlamına gelmez elbette. Kadınların ve eşcinsel erkeklerin dışlanması, erkeklik ideolojisinin bir sonucudur. Söz konusu ideoloji için kadın, "aç aç" için gerekli bir nesneden ibarettir. Aynı ideoloji ve onun hayat bulduğu kurumların başında gelen ordu, eşcinselliği "ibnelik"ten ibaret gördüğünden eşcinsel bireyi, insan yerine koymayıp aşağılar; ruhuna ve kişiliğine saldırır. Hakaret eder, değersizleştirir.

Militarizmin ideolojik yaklaşımına askeri psikiyatri bilimsel kılıf hazırlamaktan geri durmaz. Türkiye'de askeri psikiyatri hâlâ Amerikan Psikiyatri Birliği'nin DSM II'sini kullanır. Yani askeri psikiyatriye göre eşcinsellik, günümüz psikiyatri literatürünün tersine psiko-seksüel bir patolojidir. Psiko-seksüel bir "bozukluk"u bulunanlar isteseler de askerliğe alınmazlar. Eğer sonradan ortaya çıkarsa da yine aynı yaklaşım söz konusudur. Bu aşamada ise "gayri tabiî mukavemet" ile ilgili yasa devreye girer. Söz konusu yasa ile "homoseksüel ilişki" kuran askerin TSK ile ilişiği kesildiği gibi adı geçen ilişkinin "doğal" olmadığı da baştan belirtilir! Bununla birlikte fiili durum her zaman kağıt üzerinde yazdığı gibi olmamaktadır. Eşcinselliğini gizleyerek askere gidenler ve eşcinsel olmadığı halde "asker ocağı"nda kendi cinsi ile cinsel ilişkiye girenler hayatın bilinen gerçeklerindendir. Bu durum ortaya çıktığında üç yaklaşım sergilene gelmektedir. Bunlar, göz yumma, birliğin adının çıkmaması için görmezden gelme; ilgili kişileri farklı yerlere sürme; ve özellikle kendini eşcinsel olarak gören biriyse rapor verip "terhis etme" şeklindedir. Tahmin edilebileceği gibi bu yaklaşımlardan hangisinin uygulanacağı duruma, yere ve komutanlara göre farklılık gösterebilmektedir. Şüphesiz ki bütün bunlar bizim irademiz dışındaki yaklaşımlardır.

Sonuç olarak eşcinsel varoluşumuzu yadsıyan, inkar edemediğinde erkeklik ideolojisinin malzemesi yapan sosyo-kültürel koşullara, uygulamalara ve militarist kurumlara karşı kendi iradi ve ahlâkî duruşumuzu hep birlikte geliştirmeliyiz. Bu çerçevede vicdani reddin bir hak olarak tanınması gerektiğini düşünmekte ve vicdani retlerini açıklayan arkadaşları destekliyoruz.
[ pagebreak ]
Vicdani Red Açıklamaları

I

''Mehmet Tarhan''

Bugün Afgan halkının tepesine yağan bombalar 11 Eylül'de İkiz Kuleler'e çarptırılan uçaklarla binlerce insanın ölmesiyle ilişkilendiriliyor ve gerçekleştirilen saldırıya tüm dünyanın ortak olması bekleniyor. Şiddetin her türlüsünü lanetliyor, herhangi bir şiddet olayına katılmanın ya da göz yummanın yeni şiddet olaylarının kapısını açacağına ve herkesi sonraki tüm travmalardan sorumlu kılacağına inanıyorum. İktidar kaygısıyla devletler tarafından çıkarılan savaşların öncelikle yaşam hakkının ihlali olduğunu düşünüyorum. Gerekçe her ne olursa olsun yaşam hakkının ihlali bir insanlık suçudur ve uluslararası hiçbir sözleşme ya da yasa bunu meşrulaştıramaz. Bu nedenle hangi koşulda olursa olsun bu suça ortak olmayacağımı ilan ediyorum. Militarist aygıtların hiçbirinin hizmetinde olmayacağım.

Şiddetten arınmış, iktidar hesaplarından uzak, sınırsız ve doğayla barışık bir insanlığın özlemindeyim. Bunun pratikte var olmayışı düşüncelerimi ve bu yoldaki davranışlarımı değiştirmemi gerektirmez.

Ben devlet kurumunun gerekliliğine inanmıyor ve hiçbir devlete karşı aidiyet hissetmiyorum. Vatandaşlık görevi olarak addedilen eylemlerle militer yapıyı güçlendirmek ise hiç istemem. Vatandaşı olduğumu iddia eden devlet hayatiyetini devam ettirmek için beni askere almak, gerekirse uğruna ölüp-öldürecek bir savaş aletine dönüştürmek, dahası içine alarak yukarıda sözünü ettiğim insanlık suçuna dahil etmek istiyor. Buna izin vermeyecek ve inançlarımı koruyacağım. Eşcinsel olmam nedeniyle "hak" olarak sunulan çürük raporunu ise militer düzenin kendi çürüklüğü olarak algılıyorum.

Birey olarak herhangi bir devletin ordu ya da başka bir aygıtına hizmet etmeyeceğim. Mazeret sunmayı kendime ve insanlığa karşı hakaret olarak göreceğimden her türlü askerlik yapmama izni ya da ertelemeyi reddediyorum.

Sonuç olarak hiçbir şekilde askere gitmeyeceğim. Herkesi de askere gitmemeye, askerlikle ilgili hiçbir işlem yaptırmamaya, mernis ve vergi numarası gibi denetim mekanizmalarını reddetmeye, şiddetten arınmış eylemliliklerle dayanışmaya çağırıyorum.

- Savaşları durdurmanın yolu onun insan kaynağını kurutmaktır.

- Şiddetin her türlüsü insanlık suçudur.
[ pagebreak ]
II

''Erdem Yalçınkaya''

11 Eylül’de ikiz kulelere yönelik binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan bir saldırı yapıldı. Bu saldın sonucunda Taliban’la Amerika ve müttefikleri karşı karşıya geldi. Bir tarafta binlerce Afganın katili Taliban'ın, diğer tarafta Amerika ve müttefiklerinin bu savaşı bana savaşın ve militarizmin ne kadar korkunç bir şey olduğunu hatırlattı.

Devletlerin iktidar kaygılarının ürettiği savaşlar, toplu katliamlarıyla, yol açtıkları açlıklar ve sefaletler insanlık için tekrar onarılamayacak yaralar açıyor. Ben her türlü savaşı, terörü ve şiddeti lanetliyorum ve bunlara alet olmayacağımı ilan ediyorum.

Ben hiçbir devlete ait değilim. Devletsiz, sınırsız, otoritesiz ve şiddetsiz bir dünya istiyorum. Devlet beni ordularına zorla alarak, insanları öldürmeye zorlayarak, bana insanları öldürmeyi öğreterek, bu düşüncelerimi yok etmek istiyor. Ben, düşüncelerimin ve hayallerimin yok edilmesine izin vermeyeceğim, çünkü bu dünyaya, birileri veya bir şeylerin adına, ölmeye veya öldürmeye gelmedim.

Bu yüzden, sebebi ve sonuçlan ne olursa olsun, herhangi bir devletin ne ordusuna ne de başka bir kurumuna hizmet etmeyi reddediyorum. Aynı zamanda verilecek her türlü izin, tecil, çürük raporu gibi "hak" ve düzenlemeleri de kabul etmiyorum. Hakkımda açılabilecek davalarda avukat bulundurmayacak ve hukuki savunma yapmayacağım.

Bir kişinin ya da milyonların katili olmak istemiyorum.

Bedelli askerlik kandırmacadır; namlularında mermi olmak istemiyorum.

Her türlü şiddet insanlık dışıdır; şiddeti lanetliyorum ve yaşamımdan soyutluyorum.

Sonuç olarak ben hiçbir koşulda askere gitmeyeceğim. Ben buradan herkese askere gitmeme çağrısı yapıyorum ve herkesi, şiddetsiz eylemliliklerle, savaşa ve militarizme karşı dayanışmaya çağırıyorum.
[ pagebreak ]
İHD Basın Açıklaması

''Hüsnü Öndül''

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 72. maddesi, "vatan hizmeti" başlığını taşımaktadır. Buna göre, ‘Vatan hizmeti, her Türk'ün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetler’de veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.’

Anayasa, "vatan hizmeti"ni mutlak olarak askerlik yapmak olarak düzenlemiyor.Hizmetin yerine getirilmesi ya da getirilmiş sayılması olanağından söz ediyor. Nitekim uygulamada da kimi dönemlerde,"bedelli askerlik", "dövizle askerlik" gibi uygulamalara gidilmiştir. Ayrıca pek çok kez, öğretmenler için ülke gereksinmelerinden hareketle uygulamalar yapılmıştır. Bu esnek tutumlar sürdürülmelidir.

İHD ilkesel açıdan savaşlara, ilkesel açıdan sürekli ordu fikrine karşı çıkmaktadır.Dünya silahlardan ve ordulardan arındırılmalıdır. Ancak, bir realite de karşımızdadır. Savaş olasılığı ne yazık vardır ve savaşlar yapılmaktadır. Belirtilen durumda, her ülkenin ulusal güvenlik sorunu da silahlanmayı dayatmaktadır. Bu koşullarda da, askerliğin gönüllülük esasına dayandırılmasını savunuyoruz.Bu savununun pek çok nedeni bulunmaktadır. Tüm dünyada demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi; üretime, sağlığa, eğitim ve adalet hizmetlerine kaynakların aktarılması; tüm dünya halkları ve ülkeleri arasında eşitlik ilkesine uygun ilişkilerin geliştirilmesi; Birleşmiş Milletler’in kuruluş şartının 1. maddesinde yazılı "Barış" idealinin gerçekleşmesi için, yine Birleşmiş Milletler’in etkin ve inisiyatifli bir kurum haline dönüştürülmesi, sürekli ordu ve silahlanma yarışı ihtiyacını geriletecektir.

İHD, kişinin "vicdani ret" hakkının iki açıdan insan hakları düşüncesi ve normlarıyla ilgili olduğu kanısındadır. Vicdani ret, kişinin, kendisine dayatılan askerlik hizmetini etik ya da başka düşünsel kaygılarla reddetmesini kapsayan bir sivil itaatsizlik eylemidir.

Vicdani ret, her şeyden önce, insan haklarını koruyan, insan haklarına tehdit oluşturan militarizmi ve savaşı reddeden bir eylem biçimidir. İHD, etik bir tutum ve eylem olarak vicdani ret hakkının kullanımına, evrenselliği ve ilkeselliği açısından ele alıyor ve savunuyor.

Fakat vicdani ret hakkı, kişinin koşulsuz bir hakkıdır. Zira, temel bir hak olan düşünce, kanaat ve inanç oluşturma, taşıma ve kamu önünde açıklama hakkının bir kullanımıdır.Kişi, askerlik hizmetlerini ve/veya silah kullanmayı, savaşmayı, mevcut koşullar içinde de reddediyor olabilir.

İHD açısından vicdani ret hakkı, kişisel hakların korunmasıyla ilgili BM ve Avrupa enstrümanlarında koruma altına alınmıştır. Zira, düşünce özgürlüğüne ilişkin hükümler, vicdani ret için de geçerlidir. Fakat bunun yanı sıra, bağlayıcı olmayan, tavsiye niteliğindeki hükümler de, her iki düzeyde de ortaya konmuştur.

İHD her hak alanında olduğu gibi bu alanda da kişinin kendisi olmasıyla ilgili bu hakkın korunması için mücadele edecektir.


Etiketler: insan hakları
nefret