22/11/2011 | Yazar: Halil Savda

Türkiye günlerdir vicdani reddi tartışıyor. Uygulanışı, sonuçları, güvenlik boyutu... Kimler vicdani retçi kapsamına girer, vicdani reddini daha önce açıklamış olanların hakları ne olacak; cevap bulunması gereken daha çok soru var.

Vicdani Ret Nasıl Yasallaşacak? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in "vicdani ret çalışması yapıyoruz" açıklaması birkaç gündür kamuoyunda ciddi olarak tartışılıyor.
Bu yazımda vicdani reddin yasallaşması, açıklığa kavuşma ihtiyacı olan birçok soruyu ve olası tartışmaları ele alacağım.
Üç kırılma
 
Türkiye’nin vicdani reddi tartışmasına ve hak olarak tanımasına giden yolda üç temel kırılma noktası var.
İlki vicdani retçi Osman Murat Ülke’nin Ocak 2006’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Türk Hükümeti’ni mahkum ederek davayı kazanmasıdır. Hükümet mahkeme kararının gereğini hâlâ yerine getirmemiştir.
İkinci kırılma noktası, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Türkiye’nin AİHM’in Osman Murat Ülke kararının gereği için Aralık 2011’e kadar süre tanımış olmasıdır. Bu açıkça vicdani ret hakkını tanıma çağrısıdır.
Üçüncü kırılma noktası ise, AİHM Büyük Dairesi’nin 2011’de Ermenistan Bayatyan kararında, vicdani ret hakkını sözleşmenin 9. maddesi "dini inanç, vicdani ve düşünce özgürlüğü" kapsamında değerlendirilmesidir, ki sözleşmeye taraf ülkelerin yasal düzenleme yapma zorunluluğunu sağlamıştır. Taraf devletlerin sözleşmenin gereğini yapmak dışında bir şansları yoktur.
 
Vicdani retçiler görmezden gelindi
 
Türkiye hükümetleri, şimdiye kadar vicdani reddi ve vicdani retçileri görmezden geldi.
Vicdani Retçiler sorunun görünür olması için uğraşırken, devlet tarafından kamuoyundan saklandılar. 2009’dan itibaren askeri cezaevinde tutulan vicdani retçilere çürük raporları verildi.
Çürük rapordan amaç vicdani retçileri kamuoyunun gözünden düşürmek ve itibarsızlaştırmaktı.
 
Vicdani ret ve güvenlik tartışması
 
Nedense medyada vicdani ret tartışılırken emekli askerler çağrılıyor ve vicdani ret sadece güvenlik boyutunda tartışılıyor. Oysa tartışmanın sadece güvenliğe ve günümüzdeki bölgesel siyasi tartışmalara indirgenmesi, kuşku yok ki eksik ve yanlıştır.
Biz yaşam hakkını ve özgürlükler denklemini sadece güvenlik meselesi olarak mı alıyoruz?
Zorunlu askerlik, en başından yaşam hakkını olmak üzere tüm özgürlükleri ihlal eden bir durumdur.
Bu nedenle Vicdani Ret tartışmasına bir güvenlik meselesi olarak değil, adil yaşam, hak ve özgürlükler açısından yaklaşmak, olası yasal düzenlemenin doğru kurulmasını sağlayacaktır.
 
Sivil kamu hizmeti
 
Vicdani Reddin yasallaşması, zorunlu askerlik yerine kamu hizmetinde çalıştırma konusunu gündeme getiriyor. Kamu hizmetinin nasıl yapılacağı hususu ise yasal düzenlemenin esasını oluşturuyor:
* Silahlı kuvvetlerin geri hizmetinde çalıştırma. Bu mutfak, levazım, sağlık ve ulaşım olarak ifade ediliyor.
* Çevre, sağlık ve sosyal hizmetler ile bakım evlerinde çalıştırma.
* Belediyelerin çöp toplama işinden yol yapımına kadar, devlet, istihdam ihtiyacını ve görev alanlarını belirliyor ve vicdani retçiye bunlardan birini seçmesini öneriyor.
Türkiye’nin vicdani retçileri askeri kışlada içinde kamuflaj ve silah olmadan çalıştırma gibi bir çözüme gitmesi mümkündür.
Ama asker eşinin saçını kesen sivil bir berber, askeri üniformalı olandan daha az militarize olmuş değildir.
Bu nedenle vicdani retçilere militarizasyonla hiçbir surette ilgisi olmayan sosyal hizmet alanları sunulmalıdır.
Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre hükümet sivil kamu hizmetinin askerlik hizmetinden daha uzun süreli olmasını planlanıyor. Uluslararası sözleşmelerin de yasakladığı üzere, sosyal hizmetin orantısız ve cezalandırıcı olmaması gerekiyor.
Yunanistan Hükümeti, vicdani retçilere orantısız ve caydırıcı sivil hizmet uygulamasında bulunduğundan ötürü, defalarca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde mahkum oldu.
 
Vicdani reddin sonuçları
 
Vicdani Reddin yasallaşması birkaç yönden önem taşıyor:
* Vicdani retçilere karşı uygulanan işkence ve hapis cezaları gibi önemli boyutta var olan insan hakkı ihlallerinin giderilmesine hizmet etmesi bakımından önem taşıyor.
* Türkiye’de kimi kaynaklara göre 500 bin - 1 milyon arasında asker kaçağı, firarisi ya da bakaya durumunda olan kişi var. Buna rağmen vicdani retçi sayısı azdır. Bunun nedeni vicdani reddin yasak olması ve devletin vicdani retçileri cezalandırmasıdır.
Vicdani ret hakkının tanınmasıyla bu kişiler içinde bir hak bilinci yaratılacak ve onlar belki ilk kez kendi görüşlerini ifade etme fırsatı bulacaklar.
* Vatandaşlığı ve toplumsal hizmeti sadece askerliğe indirgeyen militarist anlayış değişecektir. Kamu hizmetinin yasallaşmasıyla, halkta sosyal dayanışma bilincini güçlendirecek alanlar açılacaktır.
Bu bilincin toplumsal olarak kazanılması, militer devlet yapısı ve militer vatandaş anlayışının da zayıflamasına hizmet edecektir.
 
Kim vicdani retçi?
 
Ama kamu hizmeti, vicdani retle ilgili tüm sorunları ortadan kaldırmıyor.
Şu soruların yanıtlanması önemlidir: Vicdani Ret kimleri kapsayacak, kimler vicdani retçi kabul edilecek?
Yalnızca silah altına alınmamış olanların başvurularının kabul edileceği yasal düzenleme eksik olacaktır. Silah altında olan erlere, profesyonel askerlere, uzman askerlere ve subay kişilere de vicdani ret hakkı tanınmalıdır.
Bir diğer husus, "total retçilerin" durumudur. Total retçiler yani sivil kamu hizmeti dahil devletin zorunlu kıldığı her türlü hizmeti reddedenler, sivil kamu hizmetini yapmak istemediklerinde bugün olduğu gibi mağduriyet yaşamaya devam mı edecekler?
Peki, geçmişte vicdani reddini açıklamış ama bu nedenle işkence ve hapis cezasına maruz kalmış kişilerin çiğnenen hakları ne olacak? Yaşadıkları mağduriyet giderilmeye çalışılacak mı?
Geçmişteki kötü muamele, işkence, hapis cezası ve hapisten sonraki süreçte yaşadıkları sosyal ölümden kaynaklanan mağduriyetlerinin telafisi için bir düzenleme yapılacak mı?
Yoksa bu mağduriyetleri görmezden gelinerek, değişen yasayla mecburi kamu hizmeti yapmaları mı beklenecek?
Bu sorular yanıt bulmadan adil, özgürlükçü ve temel insan haklarına uygun bir düzenleme yapılamaz. (bianet)

Etiketler: insan hakları, askerlik
İstihdam