21/05/2012 | Yazar: Cenk Erdem

Aynı babadan 7 yakışıklı Flamenko dansçısı kariyerlerinin en parlak gösterileriyle yine salonları yıkıyor. 24-25 Mayıs’ta sırasıyla Ankara ve İstanbul’dalar. Cenk Erdem yakışıklı dansçılarla kaosgl.org için görüştü.

Yakışıklı Flamenko Prensleri Los Vivancos Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Aynı babadan 7 yakışıklı Flamenko dansçısı kariyerlerinin en parlak gösterileriyle yine salonları yıkıyor. 24-25 Mayıs’ta sırasıyla Ankara ve İstanbul’dalar.
 
Los Vivancos, 18 Nisan’da Madrid’de prömiyeri yapılan “Aeternum” adlı yepyeni gösterileri ile doğaüstü olayları ve sınırlarını, birbirinden çekici mizansenlerle, koreografilerle ve harika müziklerle sunuyor. “Aeternum” , Türkiye’de ilk kez 24 Mayıs’ta Congresium Ankara’da ve 25 Mayıs’ta İş Sanat sezon kapanış gecesinde İstanbul’da sahnede olacak.
 
Gösterinin müzikleri, Budapeşte Senfoni Orkestrası’nın 100’den fazla müzisyeniyle kaydedilmiş ve heyecan hissi veren müziklerde “Yetimhane” (El Orfanato) adlı meşhur İspanyol korku filmi için yaptığı müziklerle tanınan Fernando Valezquez imzası da var.
 
“Aeternum” pahalı bir prodüksiyon gibi görünüyor, bu durumda ilk gösteriniz “7 Hermanos”’u sizce ne kadar aştınız?
“7 Hermanos” ilk gösterimizdi ve onlarca ülkede, yüzlerce gösteri yaptık. Hepimizin konservatuar geçmişi ve farklı dans topluluklarıyla deneyimleri var ama açıkçası Los Vivancos olarak sahnede çok daha tecrübeli hale geldik, bu yüzden Aeternum, “7 Hermanos” ile sahneye koyduğumuz gösteriyi fazlasıyla geride bırakıyor ve dürüst olmak gerekirse tam bir Hollywood prodüksiyonu gibi ve çok daha güçlü bir gösteri.
 
Peki kendi hikayenizi anlattığınız “7 Hermanos” aşağı yukarı kaç sene sahnelenmiş oldu?
“7 Hermanos” ile 5 yıldan fazla yüzlerce gösteriye çıktık. Çocukluğumuzdan beri dans ediyoruz ama kardeşler olarak bir araya gelip, bir dans topluluğu olarak isim yapmak bizim için çok anlamlı. Hem babamızı en iyi şekilde temsil etmek, hem de kendi kurduğumuz topluluğu Flamenko toplulukları arasında prestijli bir noktaya taşımak büyük bir sorumluluk, sanırım 5 yıl içinde bunu başardık ve şimdi çok daha güçlü bir prodüksiyonla daha da yukarı taşıyor olacağız.
 
Hepiniz ayrıca dövüş sanatlarıyla ilgileniyorsunuz, spor yapıyorsunuz ve böylece estetik birer vücutla sahnede olmanız, sizce de kimi izleyici için flamenkodan daha cazip değil mi?
Los Vivancos’u kurduğumuz 2004 yılından beri, gittiğimiz 30’dan fazla ülkede medya bizden hep yakışıklı dansçılar olarak bahsetti ve bizce bunun bir sakıncası yok. Çok sıkı spor yapıyoruz, dans ediyoruz ve bedenlerimize iyi bakıyoruz. Sahnede bir dansçının estetiği ve bedenini nasıl kullandığı çok önemli. Biz bedenimizi birer enstrüman gibi kullanıyoruz ve onu parlatmak flamenkoda da işimize yarıyor.
 
Bu durumda size karşı romantik bir ilgiden de rahatsız olmuyorsunuz, peki sizin aranızda romantik bir bağı olan yok mu?
Çocukluğumuzdan beri beğendiğimiz kızlar konusunda en büyük rekabet Israel ve benim aramda oluyordu; neyse ki Israel yeterince romantik ve aşık olduğu bir kız arkadaşı var, bu yüzden rekabet etmeme gerek kalmıyor. Kız arkadaşı Meksika’da olduğu halde, bunca yoğunluk arasında bir romantizm yaşayan sanırım sadece Israel.
 
Müziklerde son derece başarılı bir korku filmi olan “Yetimhane” (El Orfanato) filminin müziklerini yapan Fernando Valezquez’in imzası var, yoksa bizi gerilimli bir flamenko gösterisi mi bekliyor?
Belki gerilimli demek doğru olmaz ama heyecanlı ve temposu çok yüksek bir gösteri diyebiliriz. El Orfanato’nun müziklerini çok beğendiğimiz için özellikle Fernando Valezquez ile çalışmak istedik ve gösteride Judah’ın yaratıcılığından ortaya çıkan tamamen bize ait müzikler de var. Budapeşte Senfoni Orkestrası’nın müzikleriyle çok renkli bir sahne oluşuyor. Gerilim filmi gibi değil ama kesinlikle sihir dolu bir macera filmi gibi.
 
Yine sahnede dövüşüyor musunuz?
Dövüş sanatları bana kalırsa bize çok güçlü bir duruş veriyor ve özellikle flamenko çok tutkulu bir dans ve bu duruş erkek dansçılar için bir avantaj sağlıyor. Sahnede çok farklı mizansenler içine yerleştirdiğimiz dövüş sahnelerimiz var, hatta kick-box bile yapıyoruz ve son derece güçlü koreografilerle sahnedeyiz.
 
Eleştirmenler tarafından Muhteşem 7’li olarak tanımlanıyorsunuz, sizce muhteşem bir dansçıda hangi özellikler olmalı?
Öncelikle hepimizin de Barselona Dans Konservatuarının sağladığı imkanlarla çok daha iyi birer dansçı haline gelebildiğimizi düşünüyorum. İyi bir dansçı sahnede rahat olmalı ve bedenini adeta bir enstrüman gibi kullanabilmeli. Güçlü bir dansı estetik çok etkiliyor ve biz de bunu çok iyi biliyoruz. Bu yüzden bol bol yüzüyoruz, spor yapıyoruz ve enstrümanımıza, bedenlerimize çok iyi davranıyoruz. İyi bir dansçı güçlü olmalı ve kendini özgürce ifade edebilmeli.
 

Etiketler: kültür sanat
nefret