28/06/2011 | Yazar: Cenk Erdem

‘Kimseden nefret etmek istemiyorum, bu yüzden şarkı söylüyorum’, diyordu bana. Bu durumda bizim topraklarda bol bol şarkı söylememiz, böyle güzel seslerle ruhumuzu beslememiz lazım…

Yangın Gibi Şarkıcı, İnsan Gibi İnsan; BUIKA Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
“Kimseden nefret etmek istemiyorum, bu yüzden şarkı söylüyorum”, diyordu bana. Bu durumda bizim topraklarda bol bol şarkı söylememiz, böyle güzel seslerle ruhumuzu beslememiz lazım…
 
Onu Türkiye’ye armağan eden Pasion Turca sayesinde tanıdığım, hatta kaynaştığım ve artık beni “Madonna Turca” diye çağıran Buika, şöyle içli bir flamenko söylediğinde insanın canını yakan, sahnede doğaçlamaya ve caza daha çok kaydığında, izleyiciyi şaşırtan ama her ne olursa olsun şarkı söylerken, kalbiyle söyleyen bir şarkıcı…
 
Ne İstanbul sokakları, ne konser salonları, ne de ben doyamıyorum onu dinlemeye… Bu yaz, 23 Haziran’da 50. Uluslararası Bursa Festivali’nin konuğu olurken, 15 Temmuz gecesi 18. İstanbul Caz Festivali’nin en özel konuklarından biri olan Javier Limon’la sahneye çıkmaya hazırlanıyor…
 
2009 yılında Türkiye’deki ilk konserinden önce Sinan Nergis’in bana verdiği en büyük müjdeymiş meğer şimdi anlıyorum… Nina de Fuego albümü daha Türkiye’de yayınlanmadan önce elime geçtiğinde, “No habre nadie en el mundo” şarkısına ölüp bitmiştim ki, nitekim bir iki yıl içinde özellikle Taksim’de İstiklal Caddesinin marşlarından biri oldu…
 
Onunla ilk röportajımı yapmadan önce hakkında ne varsa öğrenmeye çalışırken, ailesinin İspanya’ya politik bir sürgün nedeniyle geldiğini ve kısa bir süre sonra bir aktivist ve bir yazar olan babasının Buika küçük yaştayken evi terk ettiğini öğrenince, içim daha çok yaklaşmıştı ona. Buika, “Bizim için sır zannettiğimizi aynı anda yaşayan yüzlerce insan var, benim de asla anlayamadığım bir babam”, dediğinde içim iyice gitti…
 
Röportajım sırasında, o da benim psikolog kimliğimi öğrenince, kısa bir süre sonra ikimiz de duygu diline bağlanıp, ilk tanışmamızda uzaylılar gibi konuşmaya başladık… İçten, olduğu gibi, sımsıcak biriydi ve hiç yapmacık değildi Buika...
 
“İçimde tutmak istemediklerimi yazıyorum, çünkü canımı yakıyor” diyordu. Ama bizi de şarkı söylerken fena yakıyor… Latin Grammy ödüllü albümü “El Ultimo Trago”ya koyduğu açılış şarkısı, bir Chavela Vargas parçası olan, “Soledad” yalnızlığı bir anlatıyor ki, yangın…
 
Buika, konuştuğu zaman öyle bir şiir konuşuyor ki… Buika, saflığıyla, bizim buralarda Hz Mevlana üzerine iki kitap okuyup kendilerini, Tasavvuf sözcüsü zanneden, para için maymuna döndükleri halde kibirlerinden geçilmeyen, aşk hakkında başkalarından duyduklarını söyleyip, mazhar oldum sananlara, yakından tanısalar öyle güzel bir tokat ki… Buika, çok gerçek, kibirsiz… Düşünün bir kere, son albümüyle Latin grammy ödülleri alıyor ama bu ödülü şarkılarını söyleyerek aldığı için şarkıların gerçek sahibi Meksikalı Chavela Vargas’a hediye ediyor.
 
“Esas olan para kazanmak için şarkı söylemek değildir, herkes ruhuna yardımcı olabilmek için şarkı söyler”, diyen Buika, çok popüler olup, endüstrinin talep ettiği bir şarkıcıya dönüşünce, az kalsın sahneleri bırakıyordu da, menajerleri zor ikna ettiler…
 
“Kimseden nefret etmek istemiyorum, bu yüzden şarkı söylüyorum”, diyordu bana. Bu durumda bizim topraklarda bol bol şarkı söylememiz, böyle güzel seslerle ruhumuzu beslememiz lazım…
 
“Benim için aşk tek ilaç, tek güç” diyen Buika, en son ziyaretinde, bana evde çıplak sesiyle kaydettiği şarkıları hediye etmişti. Hayatımın en güzel hediyelerinden biriydi ve Buika hepimize güzel hediyeler vermeye devam ediyor. Sahnede doğaçlamaya kendini kaptırınca, onu dinleyenler az biraz şaşkına dönüyorlar ama öyle içten şarkı söylüyor ki, gerisi yalan...
 
Buika, yerli dilinde dere kenarında yetişen ağaç demek ve bir çınar gibi kalbi de kocaman… 

Etiketler: kültür sanat
İstihdam