09/07/2020 | Yazar: Ali Erol

Haziran’ın ikinci yarısından homofobik nefret “köşe”leri Yeni Şafak, Millî Gazete, Diriliş Postası ve Akit yazarlarından…

Muhafazakâr “köşe”ler, LGBTİ+’lara küfretmeyi analiz sanıyor, hakaret etmeyi hak görüyor! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan gazete yazılarını okumaya devam ediyoruz…

Haziran ayının ikinci yarısından cinsiyetçi ve homofobik nefret “köşe”lerini Yeni Şafak, Millî Gazete, Diriliş Postası ve Akit yazarlarından seçtik. 

Yeni Şafak’ın sosyolog “köşe” yazarı, LGBTİ+’ları “namussuz” ve “sapkın” ilan etmeyi analiz sanıyor, hakareti kendine hak görüyor!

Yeni Şafak’ın “sosyolog” yazarı Ergün Yıldırım, cinsiyetçi ve homofobik nefretine çekebildiği akademik cilanın “kıç despotizmi” ile “avradizm” söyleminden ibaret olduğunu Haziran’ın ilk yarısında göstermişti.

“Türk, Sünni, Müslüman ve Heteroseksüel” sopası sallamayı pek seven, “Oğlancı-lezbiyen” nakaratını ağzına almadan “köşe”sini dolduramayan ve de iktidar, güç ve kibirle baştan çıkmanın güya günahını çıkartırken bile bedelini LGBTİ+’lere ödetmeye kalkan Yeni Şafak “köşe” yazarı Ergün Yıldırım, aynı gazeteden Yasin Aktay’ın “eşcinsel despotizm” dediğine “kıç despotizmi” diyerek seviyeyi Akit’e bağlamıştı.

Yeni Şafak “köşe” yazarı, “Eşcinsel şirket ve teknolojilerin diktatörlükleri” başlıklı yazısına, bodoslama, “Bir afettir eşcinsellik.” diye başlıyor. LGBTİ+ hareketinin eşit yurttaşlık, hak hukuk hürriyet taleplerini çarpıtarak “Sınır tanımıyor.” diye gösteriyor ve “eşcinsellik” yerine tercih ettiği “Oğlancılık,” ithamıyla devam ediyor: “… kadın kadına beraberlik ve sınır tanımayan cinsel ilişkiler özgürlük kuyruğuna takılarak dünyanın dolaşımına giriyor.”

LGBTİ+ toplumun tanınma ve eşitlik talebini inkâr ederek, “Nerede duracak bu özgürlük kuyruğu?” diye soran Yeni Şafak “köşe” yazarı, önyargı ve nefretiyle gene kendi cevaplıyor: “Bilen yok. Bitkiler ve hayvanlara kadar varabilir!”

“Kıç despotizmi” ifadesinden bu kez vazgeçen Yıldırım’ın, Aktay’ın kullandığı “eşcinsel despotizm” çarpıtmasıyla cinsiyetçi ve homofobik nefret nakaratlarını tekrar edip, gündemden düşmeyen İstanbul Sözleşmesi’ne atladığı görülüyor: “Kadın hakları mücadelesi eşcinselleri meşrulaştıran ve yücelten bir forma dönüşüyor. İstanbul Sözleşmesinde bunu görüyoruz.”

LGBTİ+’ların sosyal, kültürel ve siyasi görünürlüğünü, yazısının en başında telaffuz ettiği gibi sanki bir “afet senaryosu” gibi tasvir eden Yeni Şafak’ın “sosyolog” yazarı, “Eşcinsel renkler, oğlancılık renkleri, kadın kadına utanmazlık renkleri her yerde gözümüze sokuluyor.” diyor ve sonra coştukça coşuyor, kendini alamıyor, ağzını bozuyor: “Sapık ve patolojik tutumlar. Şehvetin ve cinselliğin sınır tanımayan ahlaksızlığı. Alışmamız istenen kelimenin en hakikatli biçimiyle namussuzluk!”

Nihayet, Yeni Şafak “köşe” yazarı, geleneksel kökü dışarda ve gayri millî söyleme bağlıyor, eşcinselliğin, ABD ve Avrupa kökenli küresel teknoloji ve şirketlerle dünyaya yayıldığını söylüyor!

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın da tanıdığı ve güvenceye aldığı temel insan hakları ve özgürlüklerini Türkiyeli LGBTİ+ yurttaşlara tanımaya yanaşmayınca geriye cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemi kalıyor ve Yeni Şafak’ın “sosyolog” yazarı tekrardan başa dönüp hakaret ve küfür ile “köşe”sini kapıyor: “Son ideolojisi, “k*ç ideolojisi”. “Oğlancı ideoloji”. “Namussuzluk ideolojisi”. Kaos ve trans ideolojisi.”

Yeni Şafak “köşe” yazarı, böylece, kendisine benzemeyen herkesi bir kez daha “namussuz” ve “sapkın” ilan etmeyi analiz sanıyor ve kendine hak görüyor!

Millî Gazete “köşe” yazarı: “LGBTİ gibi anormallikleri dernekleştirdiler; yürüyüşler yaptırdılar”

Cinsiyetçi, transfobik, homofobik nefret söylemi üretme, yayma ve teşvik etmede başı çeken muhafazakâr yayın organları, İstanbul Sözleşmesi’ne karşı yürüttükleri “iptal edilsin” kampanyasının cinsiyetçi-homofobik nefret ve dezenformasyonunu “köşe” yazılarına taşımaya devam ediyorlar.

Millî Gazete “köşe” yazarı Şakir Tarım, “Böyle sözleşme mi olur?” başlıklı yazısında, İstanbul Sözleşmesi’nin ismindeki komployu görüyor ve okurlarına, “Batı’nın sözleşme ile Bizans’ı diriltme emeli olduğu açık değil mi?” sorusunu yöneltiyor! Millî Gazete “köşe” yazarı okurlarını fazla bekletmeden Sözleşme’ye karşı bildik cinsiyetçi ve homofobik nefret nakaratlarına geçiyor: “Millî Eğitim Bakanlığı’nı kullanarak Toplumsal Cinsiyet Eşitliği seminerlerine giriştiler. LGBTİ gibi anormallikleri dernekleştirdiler; yürüyüşler yaptırdılar.”

Doğru Haber “köşe” yazarının, HIV’in artık eşcinselleri öldürmediğine üzüldüğü anlaşılıyor!

Doğru Haber “köşe” yazarı M. Zülküf Yel, “Dünyanın cinsel sapkınlara bakışı ve İstanbul Sözleşmesi” başlıklı yazısında, taa seksenlerden kalma ayrımcı ve nefret söylemi “AIDS, Tanrı’nın eşcinsellere laneti!” sözünü “köşe”sinden yeniden dolaşıma sokuyor: “Böyle bir felaketin temelinde de sapkınlar güruhu LGBTİ denilen topluluk ve onların meş’um fiilleri yatıyordu.”

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın LGBTİ+’ları hastalıktan sorumlu tutup, HIV’le yaşayanları hedef göstermesinin ardından Doğru Haber “köşe” yazarının, HIV’in artık eşcinselleri öldürmediğine üzüldüğü anlaşılıyor!

Homofobik nefretiyle sağlık alanındaki bilimsel gelişmeleri dezenforme etmekle yetinmeyen Doğru Haber “köşe” yazarı, LGBTİ+’ların hak mücadelesine karşı çarpıtma ve karalamada hızını alamıyor: “Uluslararası bağlantıları olan bu terör örgütü, büyük bir finansal desteğe sahiptir. Bu uluslararası terör örgütünün yurt içinde farklı alan ve kademelerden destekçileri ve mensupları vardır. Siyasetten orduya, bürokrasiden iş dünyasına kadar birçok alanda bu terör örgütü ile ilişki içerisinde olanlar vardır. Her geçen gün ellerindeki imkânlar ve şantaj unsurları ile ağlarını genişletmektedir. Tüm dünyanın başına bela olan bu akım, terör örgütü ilan edilmeli ve mahkûm edilmelidir.”

Diriliş Postası “köşe” yazarı gazeteci, “LGBT karşıtlığı” için örgütlü mücadele çağrısı yapıyor!

Kendini “Gazeteci - TRT Haber moderatörü / Diriliş Postası köşe yazarı” olarak tanıtan Betül Soysal Bozdoğan, Diriliş Postası’ndaki “LGBT gözünü çocuklara dikti” başlıklı “köşe” yazısında, LGBTİ+ toplumuna iftira atmakta beis görmüyor.

Manipülasyon, dezenformasyon ve nefret korosunun geleneksel nakaratlarını tekrar eden “gazeteci” yazar, LGBTİ+’lerin eşitlik için yürüttüğü hak mücadelesini, “bu azgın azınlık artık çığırından çıkmış durumdadır” şeklindeki inkâr ve nefret söylemi ile karşılıyor.

LGBTİ+ toplumunun sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi alanlardaki görünürlüğüne karşı ise eşcinselliği, “ensest ve pedofili” ile karalıyor. Nihayet “LGBT karşıtlığı” için ayrımcılığa ve nefret suçuna davetiye örgütlü mücadele çağrısı yapıyor!

Akit’in cinsiyetçi, homofobik nefret köşelerinde hep aynı nakarat!

Nefret söylemi üretme, yayma ve teşvik etmede iktidarın “yaygın medya organı” halini almış olan Yeni Akit’in cinsiyetçi, transfobik ve homofobik nefret “köşe”lerinde haftanın gündemi, konusu Akit yazarları için fark etmez. “Tartışma” diye içine çekecekleri ırkçı, cinsiyetçi, homofobik nefret çukuru hiç değişmez!

Akit’den Dilipak’ın yıllardır “düşünsenize 5 kişilik ailede en az bir kişi homoseksüel, lezbiyen, biseksüel, ensest ilişki içinde” diye tekrar ettiği “batıda 5 kişilik aile” tekerlemesi gibi Akit’den Ali Karahasanoğlu da, karaladığı “köşe”nin konusu ne olursa olsun araya mutlaka aynı tekerlemeden bir nakarat atmaya devam ediyor.

“Güzelleştirmede; eşcinsellikten başladılar, Haliç’in pisliğine geldiler” başlıklı yazısında, “eşcinsel evlilik” tartışmaları göndermesiyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nı eleştirme adı altında bildik cinsiyetçi ve homofobik nefret nakaratlarını tekrar ediyor.

Akit “köşe” yazarı Karahasanoğlu, “Avukatlar artık hortumculardan, tecavüzcülerden para kazanamayacak mı?” başlıklı yazısında “çoklu baro” itirazlarını ele alırken gene homofobik nefret söylemi ile LGBTİ+’ları hedef alıyor: “Ne olacak yani, yeni teklif şu veya bu şekilde kanunlaştığında. Sizin avukatlık hakkınız elinizden mi alınacak? Gaylerin, homoseksüellerin avukatlığını yapmak istediğinizde, size engel çıkaran mı olacak? Somut olarak söyleyelim.. Şu an eşcinsellere avukatlık hizmeti vermek için açtığınız birimler, yeni sistemde kapanacak mı sanki?”

“Çoklu baro” itirazları dinmeyince, Akit yazarı bu kez, “Bırakalım kanunu da onlar yapsın, paraları da onlar alsın!” başlıklı “köşe” yazısında homofobik nefret söylemi sınır tanımıyor: “Baroları bile kaldırmalısınız. Barolar kalksa, hayatımızda ne değişir. Ben söyleyeyim: “Hiçbir şey!” Ha şu olur.. İbnelere sahip çıkan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu sayısı azalır.. İbnelere verilen destekler azalır. Hepsi bu..”

Akit yazarı son olarak, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, “Savunma Yürüyüşü” engellenen ve ablukaya alınarak Ankara’ya sokulmayan baro başkanları ve avukatları ziyaret etmesini “Meral Abla, kendi tanımı ile “İslam’a saygısızlar”a niye destek veriyor?” başlıklı “köşe” yazısında güya anlamaya çalışırken, cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemleriyle sündürdükçe sündürüyor.

“Destek verdiği baro başkanları, teröristlerle yan yanalar.. Eşcinsellerle yan yanalar.. Gaylerin, eşcinsellerin, homoseksüellerin yanında olduğunuzu gösteriyorsunuz..”

“Meral Abla, niye İslam’a saygısızlık edenlerin yanında duruyor? Niye, İstanbul Barosu ile, İzmir Barosu ile, Diyarbakır Barosu ile.. Eşcinseller konusunda, Diyanet’in değil, Ankara Barosu’nun yanında duran baro başkanları ile saf tutuyor? Açık açık hatırlatalım.. İzmir Barosu, eşcinseller konusunda, Ali Erbaş’ın değil, Ankara Barosu Başkanı’nın yanında durmadı mı?”


Etiketler: medya
nefret