21/11/2019 | Yazar: Ali Erol

Kamu Denetçiliği Kurumu Başdenetçisi Şeref Malkoç, İstanbul Sözleşmesi’ne karşı cinsiyetçi ve homofobik dezenformasyona ortak oldu.

“İstanbul Sözleşmesi netice itibarıyla bir sözleşmedir” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK) Başdenetçisi Şeref Malkoç, İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik cinsiyetçi ve homofobik dezenformasyona ortak oldu.

Kamu Başdenetçisi (Ombudsman) Malkoç, kamuoyunda “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni, “doğrudan adını koymasa da LGBT gibi aile yapısını bozan, İslamiyet’e ters durumları koruma altına alıyor” diye tanıtan Türkiye gazetesine konuştu.

2012 yılında ilk olarak Türkiye tarafından imzalanan ve 1 Ağustos 2014’ten beri yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi’nin siyasi iktidara getirdiği hukuki yükümlülükleri bilmezmiş gibi konuşan Başdenetçi Malkoç, Kamu Denetçiliği Kurumu’na Sözleşme konusunda müracaat gelmediğini söyledi.

İstanbul Sözleşmesi’ne karşı yürütülen “iptal edilsin” kampanyasının cinsiyetçi-homofobik nefret ve dezenformasyonla devam ettiği bir süreçte, “çok konuşuldu ama bize başvuru gelmedi” diyen Kamu Başdenetçisi Malkoç, “aile konusunu yeniden ele almak gerekir” dedi.

“Aileyi, çoluk çocuğu yani milyonları etkiliyor” diye konuşan Başdenetçi Malkoç, “İstanbul Sözleşmesi netice itibarıyla bir sözleşmedir” ifadelerini kullandı.

“Evet, yeniden ele alınması gerekir mi? Gerekir…” şeklinde kendi sorusunu kendi cevaplayan Kamu Başdenetçisi, cinsiyetçi-homofobik nefret söylemleriyle “sözleşme iptal edilsin” kampanyası yürütenlere yol gösterdi: “50-100 şikâyet geldiği takdirde gerekli çalıştayları yaparız.”

Türkiye gazetesi ziyaretinde, KDK’ya başvurmanın “çok kolay” olduğunu ifade eden Kamu Başdenetçisi, “şikâyetim var” diyen herkesin talebini işleme aldıklarını belirtirken, Ocak 2018’de Kuirfest’in film gösteriminin yasaklanmasının “görev alanında olmadığı” açıklaması gelmişti.

İstanbul Beyoğlu Kaymakamlığı, Kuirfest’in “Kuir Kısalar” gösterimini yasaklamış, KDK’ya başvuran Pembe Hayat Derneği, Kamu Denetçiliği’nden “incelenemezlik” kararı almıştı.

“Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı şiddet ve ayrımcılığa karşı koruma”

Türkiye’de LGBTİ+’lara karşı cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılıklara yönelik bir yaklaşım bir yana, cinayetlere varan kadınlara yönelik şiddete karşı İstanbul Sözleşmesi yükümlülükleri yerine getirilmezken, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) bünyesindeki Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisince (ODIHR) hazırlanan “2018 Nefret Suçu Raporu”na göre, AGİT bölgesinde 5 bin 735 önyargı kaynaklı nefret suçu işlendi.

Anadolu Ajansı’nın aktardığına göre, cinsel yönelimin de dahil edildiği nefret suçlarına ilişkin Raporda, 57 ülkenin üye olduğu AGİT bölgesinde önyargılar nedeniyle işlenen suçlara yönelik neredeyse bütün ülkelerde bulunan yasal düzenlemelerin tam anlamıyla uygulanmadığı vurgulandı.

Birleşmiş Milletler, devletlerden, “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı şiddet ve ayrımcılığa karşı koruma”ya uyulmasını bekliyor: Devletler, uluslararası kurallarla ulusal koşullar arasında bağlantı kurmak için ulusal insan hakları komisyonları ve ombudsmanlar gibi bağımsız insan hakları kurumlarıyla daha fazla işbirliği yapmalıdır.

Türkiye’deki Kamu Denetçiliği Kurumu’nun karşılığı olan Avrupa Birliği Ombudsmanı aldığı şikayetleri “ayrımcılık yasağı” kapsamında da değerlendiriyor.

AB’nin 2014 yılı Türkiye İlerleme Raporu kapsamında ele alınan başlıklardan biri “Kamu Denetçiliği” odu ve Kamu Denetçiliği Kurumu, kişilerin haklarına ilişkin farkındalık artırma çalışmalarını pro-aktif rol oynayarak artırmalı, sivil toplumun kuruma ilişkin güvenini sağlamlaştırmalıdır, kaydı düşüldü.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun 2019 yılı Türkiye'nin İlerleme Raporu’nda ise LGBTİ’lere dönük nefret söylemi, nefret suçları yasasının cinsel yönelimi içermemesi, ayrımcılığa karşı yasal korumanın eksikliği ve LGBTİ+ etkinliklerinin yasaklanması yer aldı.

Kadın ve LGBTİ+ örgütleri, 2012 yılında ilk olarak Türkiye tarafından imzalanan ve 1 Ağustos 2014’ten beri yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi’nin imzacı devletlere getirdiği yükümlülükleri hatırlatıyor: Kadına karşı şiddeti önleme, şiddetten koruma, şiddet eylemlerini kovuşturma ve mağdur destek mekanizmaları oluşturma.

 


Etiketler: kadın, yaşam, siyaset
İstihdam